Bölüm 2 - Sığınacak bir ev

68 52 20
                                    

Etrafına bakındı. Kasadaki kızdan başka kimse yoktu. Saat gece yarısı olmak üzereydi. Acilen biraz para bulmalıydı yoksa hayatta kalamazdı.

''Pardon hanımefendi, bakar mısınız?''

Yirmi beş yaşlarında, zarif bir güzelliği olan kadın, elindeki gazeteyi bırakıp Joe'ya baktı.

''Buyurun bayım.'' Dedi. Joe gülümsedi. Kadının güzelliği onu çılgına döndürmedi. Acıkmıştı ve yemeğe ihtiyacı vardı.

''Paramı bozdurmak istiyorum da.''

Kadın kasayı açar açmaz elini uzattı. Joe'nun ise hiç parası yoktu. Hazır kasa açıkken elini daldırıp alabileceği kadar alıp kaçabilirdi fakat yapmadı.

''Sizde şey var mı? Ummm... Sigara!'' Kadın arkasını dönüp sigaraların olduğu dolabı açarken Joe elini kasaya daldırdı ve birkaç kâğıt para arakladı. Kadın önüne dönünce hemen elini cebine soktu ve para arıyor gibi yaptı.

''Hangisinden istersiniz bayım?'' dedi kadın. Sesi yorgun ve boğuk geliyordu. Tüm gün çalışmıştı. Tek istediği dükkanı kapatıp eve, sıcacık yatağına gitmekti.

''Aslında sigara almasam iyi olur, doktorum buna izin vermiyor. Kendimi de pek durduramıyorum. Her neyse. Ben şuradaki sandviçlerden iki paket alayım.''

''Çok aç olmalısınız.'' Dedi kadın. ''Şuna bak, kuş kadar hafif görünüyorsunuz. Sanki hücreye kapatılan bir mahkum gibi. Teniniz ne kadar da solgun. Hele yüzünüz... Yüzünüz nasıl da...''

''Evet, biliyorum.'' Dedi Joe. Yüzünü gizledi. Dağınık saçlarını da düzeltmeye çalıştı. Kadın onu baştan sona süzdü. Ayakkabı yerine terlik giyiyordu.

''Kalacak bir yeriniz var mı?'' dedi. Joe başını eğdi ve cevap vermedi. Kadınınsa yüreği burkuldu. Eskiden yetimhanede büyümüş, sürekli dayak ve açlık görmüş bir kızın acıma hisleri uyandı içinde.

''Lütfen benimle gelin, akşam yemeğinde konuğum olun.'' Dedi kadın. Joe ise itiraz etmedi çünkü gerçekten açtı ve iki paket sandviçle doyabileceğini zannetmiyordu. Kadın onun koluna girdi. Dükkânın kapılarını kapatıp kilitledikten sonra ise yan taraftaki merdivenlerden üst kata çıktı. Joe onun peşinden gidiyordu.

''Buyurun.'' Dedi kadın kapıyı açarak. Joe içeriye adım atar atmaz evin ne kadar da sıcak olduğunu fark etti. Onu ısıtmıştı.

''Ceketinizi bana verin, size daha kuru kıyafetler getireyim.'' Dedi kadın. O diğer odaya giderken Joe ayakta bekliyordu. Kadının koltuklarına oturup oraları pisletmek istemiyordu. Kadın bir eşofman ve bir kazakla geri döndü.

''Beni evlatlık edinen üvey babamındı. Ne yazık ki öldü ve eşyaları burada kaldı. Atmak istemedim. Al, bunlarla rahat edeceksin.''

Joe'nun giyinmesi için odadan çıktı. Birkaç dakika sonra Joe odadan çıkıp evin içinde kadını aradı. Elinde eski, ıslak kıyafetleri duruyordu. Kadını mutfakta yemek hazırlarken buldu.

''Teşekkür ederim. Kimseden bu kadar iyilik beklemezdim. Peki bu ıslak kıyafetleri ne yapacağım?'' dedi. Kadın arkasını döndü. Sıcak bir gülümsemeyle Joe'nun içini ısıttı. Elindeki ıslak kıyafetleri aldı ve kovanın içine attı. Elindeki tabakları alıp salondaki masanın üstüne bıraktı. Masayı işaret edip oturmasını istedi. Joe sandalyeyi çekip oturdu. Yemekleri kokluyordu. Gerçekten de inanılmaz kokuyorlardı.

''Muhteşem görünüyorlar. İyi bir aşçısınız o halde.'' Joe büyük bir keyifle yemekleri yerken kadın onu izliyordu. Kendini ona bakmaktan alıkoyamıyordu. Çünkü onda bir şey vardı. Son derece farklı bir şey. Öncelikle teni bembeyazdı. Sanki doğuştan pudralanmış gibiydi. Tanrının bir hediyesi diye düşündü. Fakat yüzünde kırmızı çizikler vardı. Saçları karmakarışıktı. Kaşları ise dümdüzdü. Çok garip bir çekiciliğe sahipti. Sanki bu dünyadan değil gibi. Ama çoğu erkekten daha yakışıklı.

''Yüzümde bir şey mi var?'' dedi Joe. Kadın gülümsedi ama cevap vermedi.

''Peki, anlat bakalım. Kalacak bir yerin yok muydu?''

''Hayır.'' Dedi Joe. Başını eğip çorbasını yudumluyordu.

''Ne zamandan beri.'' Kadının soruları Joe'nun canını sıkıyordu. Fakat belli etmedi. Kadının onu kovmasını istemiyordu.

''Bu sabahtan beri.'' Dedi. Kadın kaşlarını kaldırdı. Joe'nun ilginç birisi olduğunun farkındaydı.

''Nerede kalıyordun?'' dedi. Bu son sorusuydu. En azından Joe öyle umuyordu. Fakat buna cevap verirse kadının soruları artacaktı. Yine de cevap verdi.

''Bir hastanede.'' Kadın onun kaçmış olduğunu anladı. Masadan kalktı ve lavaboya gitmek için izin istedi. O odadan çıkarken Joe tabakları toplamaya başlamıştı bile. Mutfağa ilerlerken kadının fısıltılarını duydu. Sanki telefonda birisiyle konuşuyor gibiydi. Joe onu dinlemek için duvara yaslandı.

''Evet bayım, kendisi burada. Deli olduğunu düşünmüyorum, hayır. Yani...''

Joe içeriye girdi. Telefonu kadının elinden aldı ve yerine koydu. Kadının kolundan tutup onu duvara itti. Ona vurmamak için kendini zor tutuyordu. Eli çoktan yumruk şeklini almıştı. Dayanamadı ve duvara vurdu.

''Neden?'' dedi. ''Beni oraya geri yollamak istedin. Neden? Evinden kovabilirdin! Bana bak! Gözlerini sakın kaçırma. Bana bak. Yüzüme. Sence neden bu kadar çizik var? Neden bu kadar beyaz? ÇÜNKÜ ORASI BİR HASTANE DEĞİL! ORASI İYİLEŞTİRMİYOR, ÖLDÜRÜYOR! Sen... iyi biri olduğunu zannetmiştim. Gerçekten aşağılık bir insanın tekiymişsin.''

Gözlerinin rengi birden değişmişti. Yeşil, zümrüt gibiyken birden yakut kırmızısına dönmüştü. Kadın korkmuştu. Geri çekildi.

''Kimsin sen?'' dedi. Joe cevap vermeyi reddetti. Ceketini aldı ve dışarıya doğru hızla kaçıp gitti. Merdivenlerden koşa koşa iniyordu. Düşmemiş olması iyiydi çünkü yağmurdan ıslanmış basamaklar çok kaygandı. Bu sırada yağmur dinmişti. Joe kara kara düşünüyordu. Ne kalacak yeri vardı ne güvenecek kimsesi. Eski evine gitmeye karar verdi. Çaldığı bisiklete bindi ve oraya doğru ilerledi. Kadın ise onun arkasından bakakaldı. Joe eve geldiğinde ise bomboş olduğunu gördü. Her yer toz kaplıydı. Bir zamanlar bahçesindeki yaban güllerinin arasına attığı anahtarı aldı. Ne şanslıydı ki o anahtarları kimse bulmamıştı. İçeriye girdi. Mahallede neredeyse onu tanıyan kimse kalmamıştı. Evin içine girer girmez büyük bir mutluluk hissetti. Diğer evlere kıyasla bu evin içindeki teknoloji çok farklıydı. Yirminci yüzyılın başlarına göre daha modern denilebilirdi. Joe evdeki gizli kapıların hepsini biliyordu. Muhtemelen birazdan polisler buraya gelecekti. En karışık gizli geçitlerinden birine girdi. Karman çorman olmuş odaların içinde yaptığı deneylerin notları vardı. Hepsi de onu geri getirmek içindi. Ölen daha doğrusu öldürülen sevgilisini. Biricik Julia'sını. Bir süre sonra polisler Joe'nun evine geldi. Her yeri aradılar ama kimseyi bulamadılar. On beş dakika sonra ise çekip gittiler. Joe herkesin gittiğinden emin olduktan sonra gizli odadan dışarıya çıktı. Etrafına iyice bakındı. Çakısını cebinden çıkardı. Fakat kimse yoktu. Çalışma odasına gidip sakladığı notları çıkardı. Biraz göz gezdirdikten sonra çekmecenin gizli gözündeki kitabı aldı. Bu kitabın farklı bir anısı vardı. Esrarengiz bir kitabın korkunç bir ölüme yol açan bir anısı.

Ölene Dek BirlikteWhere stories live. Discover now