otuz dokuz eski şarkı

146 37 1
                                    

Mara

Şoktan kanım donmuş bir halde sesim çıktığı kadar bağırdım.

"Kimin bu mezar?"

Telefon yeniden titredi. 

Unknown:
Seni üzmelerine izin verdiğin, onların yerine acı çektiğin ya da senin hayatında senin yerine karar veren herkesin yerine defalarca öldürdün kendini.
[17.46] 

Unknown:
Mutlu musun?
[17.47] 

Unknown:
Daha kalacak mısın orada?
[17.47] 

"Ne saçmalıyorsun sen? Kimsin? Yves nerede? Yves!" boğazım yırtılırcasına haykırdım. 

Unknown:
Ilerle. Yirmi sekizinci mezar.
[17.48] 

Hızla bir sonraki mezara doğru yöneldim. Neyle karşılaşacağım hakkında en ufak bir fikrim yoktu.

Yine yürüyordum yavaşça ve kafam göğe bakıyordu.

Üçüncü adımda durdum ve önümde duran çukura baktım.

Kalakaldım, belki saatlerce.
Dakikalar, hatta aylar, yıllarca.

Yves çukurda yatıyordu, yüzündeki yaralarından hala kan süzülüyor, sarı saçlarında kurtlar geziniyordu. Üstünde en sevdiğim ceketi vardı, hani şu lacivert ve eskitme olan. Kolları önünde birleşmiş bir demet papatya tutuyordu, onlar da tazeydi, fazla taze.

Dudaklarında huzurlu bir gülümseme vardı, ayakları çıplaktı.

Elimde olmadan yüksek sesli bir hıçkırık koptu dudaklarımdan.

"Yves!" diye bağırdım.

Gözüm mezar taşına kaydı. 

Mezar taşında ismim yazıyordu. İsmim. Mara Green.
Mara Green.

Ayağımın altından kayıp giden yeri hissedemedim birden. Gözlerimin önü alabildiğine karanlıktı. Aklımda ise en derin hücrelere kadar yine sadece Yves vardı. 

mezar mezar papatya | textingWhere stories live. Discover now