kırk tok kürk

146 37 0
                                    

Mara

Uykumdan bağırarak uyandım. Uyanır uyanmaz yattığım yatakta oturur bir pozisyon almıştım. Hastanedeydim, servis odalarının birinde, yatağımın yanında serum şişesi duruyordu demir bir direğin üstünde asılı olarak. 

"Yves!" diye bağırmaya başladım. Kolumdaki kablo canımı yakıyor, gözüm yalnızca Yves'i arıyordu.

Çok geçmeden yattığım odanın kapısı hızla açıldı.

İçeri bir hemşire daldı.

Beni kollarımdan tutup aceleyle yerime geri yapıştırmaya çalıştı, ağladım.

"Yves nerede? Yaşıyor mu? Bırak beni!"

"Hanımefendi sakin olun!" deyip beni yerime yatırmaya çalışıyor, bunu yaparken zorlandığını yüzünden belli ediyordu.

Umursamadım.

Benim buradan çıkmam lazımdı.

Yves ya hala o mezarda hareketsiz yatıyorsa? Ya geç kalmışlarsa? Ben yaşadığıma göre o da yaşıyor olmalıydı, öyle değil mi?

"Yves!" diye bağırdım tekrar.

Kapı yine açıldı.

İçeri giren bir doktordu bu defa.

"Mara Green.." dedi, hızla yanıma gelip kollarımdan tutarak beni iyice silkeledi.

"Kendine gel.." Muhtemelen şok geçirdiğimi düşünüyordu, haklı olabilirdi.

Yaşlı gözlerle ona baktım. "Yves.. İyi mi? Yaşıyor mu?"

Doktor gözlerime bakıp gülümsedi. "Buna yaşamak denirse.. Evet yaşıyor.."

Kaşlarımı çattım.
"Ne?"

"Sen hastaneye yattığından beri evsizler gibi hastanenin bekleme odasındaki koltuklarda yaşıyor. Uyku yok, yemek yediği yok, sürekli koridorda volta atıp duyuyor, önüne çıkan her sağlık görevlisine senin ne zaman uyanacağını soruyor..."

"Şimdi nerede?" diye kestim onu, o daha konuşmaya meyilliyken.

"Tahmin etmen zor değil..." dedi doktor, bölünmekten hoşlanmamıştı.

Beynimin kafamın içinde dönmeye başladığını zannederek kafamı tuttum. Kafam zonkluyordu.

"Lütfen.."

"Kapının önünde.." dedi doktor, fısıltıyla.

"Çıkayım mı? Gideyim yanına?" 

mezar mezar papatya | textingМесто, где живут истории. Откройте их для себя