son dokunaklı çizgi

244 35 13
                                    

Mara

Doktor Yves'in yanıma gelmesi gerektiğini söyleyip bana izin vermemişti. Odaya gelen hemşireyi Yves'i çağırması için gönderdi, sonra sakin olmamı söyleyerek o da benim gibi beklemeye başladı.

Kapı açıldığında, önce hemşire içeri girdi. Yves onun hemen arkasında, yaşlı gözlerle içeri girmişti. Doktor söylediklerinde haklıydı... Yves iyi görünmüyordu. Gözlerinin altı mosmordu, üstündeki kıyafetleri kırışacak şeyler olmasa da kirli görünüyordu. 

Yavaş adımlarla aramızdaki mesafeyi kapadı. Yatağımın yanındaki koltuğa yavaş hareketlerle, sanki bir şekilde bana zarar verebilecekmiş gibi oturduğunda gözlerim yaşardı. Beni bu kadar düşünmese olmaz mıydı?

Durdum kaldım bir süre, gözlerine baktım. 

Aramızdaki mesafelerin yeniden fersahlar kadar uzun olmasından korksam da gözlerinin içine bakıp durdum dakikalarca.

Ufacık gülümsedim ona. Ağlamaya başladı.

"Seni yalnız bırakmamalıydım. Sana tavır yapmaya hakkım yoktu. Ben... Beni sevmek zorundaymışsın gibi davrandım. Bir süre için yaptığım onca şeyden dolayı beni seversin diye düşündüm, halbuki senin için yaptığım hiçbir şeyi karşılık almak için yapmamıştım. Ama karşılık bekledim... Ben... Ben seni o arabanın altına kendi ellerimle attım gibi hissediyorum. Yanında olabilirdim, engelleyebilirdim... Mara.."

Sol elimle eline uzanıp elini tuttum. "Artık başıma gelen şeylerde benim yerime de acı çekmeyi bırak Yves. Senin bir suçun yoktu. Olacak olan buydu. Asıl ben başıma getirdiğim tüm felaketlerde sen hep orada olmak zorundaymışsın gibi davrandım, bir kez olsun yaşattıklarımdan sonra senin ne halde olduğunu sormadım, başka herkes için kendimi paralarken seni hep bir kenarda tuttum, bu davranışım için hep saçma sapan gerekçelerim vardı..."

Diğer eliyle elini tutan elimi kavradı. "Sus..."

"Hatalı olan benim Yves... Özür dilerim." dedim ve ben de ağladım. Hıçkırıklarım boğazımı yırtıyordu.

Ayağa kalktı ve kafamı göğsüne yasladı. Ben susana kadar öylece durdu, susmayı akıl ettiğimde hemşirenin ve doktorun artık odada olmadığını gördüm. Yves'i tutup eski yerine oturttum.

Gözlerimi silip burnumu çektim ve söylemeyi tasarladığım şeyleri artık söylemem gerektiğini hissettim.

"Yves... Pişmanım. Seni kendimden uzaklaştıran bendim. Ben.. bunun için gerçekten pişmanım." Gözlerime yaşlar dolmaya başlarken tekrar konuştum. "Ne kadar pişmansam, o kadar çok seviyorum seni. Kalbim... Daha önce hiç kimseyi bu kadar sevmemişim gibi hissediyorum, sen beni severken sen de böyle mi hissediyorsun?" diye sordum. Gözlerimde aradığı anlam için gözlerime odaklanmasına izin verdim, eskiden olduğu gibi. Uzun süre şaşkınlıkla gözlerimdeki anlamı kendince yorumlamaya çalıştı kafasında. 

"Sen, beni gerçekten seviyor musun Mara?" diye sordu. "Sevmek zorundaymışsın gibi hissetmeni istemiyorum ben... Ben... Ben senin mutlu olmanı istiyorum." Yaşlı gözlerle kafamı sola doğru yatırıp bir şey söylemeden gözlerine bakmayı sürdürdüm. İşte şimdi genişçe gülümsüyordum, kalbim kendinden geçerken bana huzur verenin karşımdaki şaşkın suratlı Yves olduğunu biliyordum.

"Sen ikimizin yerine acı çekerken, bütün varlığımla seni sevmeyeceğimi nasıl düşünürsün Yves?" diye sordum. Gözleri dolmaya başlamıştı yeniden. "Üstelik seni sevmek zorundaymışım gibi de hissetmedim hiç. Sen, benim yerime acı çekmek zorunda olduğunu düşündüğün için mi tükettin kendini bunca zaman?" diye sorduğumda kafasını hafif bir gülümsemeyle olumsuz anlamda sağa sola salladı.

Elini elimin arasına aldım. 

"Sen.. Ciddisin" dedi ağlamaya devam ettiği halde gülerken.

Kafamı sallayıp ağzım kapalı gülümsedim. O an elini elimden çekti ve ayağa fırladı. İki elini ağzına kapayıp havaya zıpladı. Gözlerinin güldüğünü görmek kalbimi hızlandırmıştı.

"Beni..." dedi, gülümsedi, tekrar yerine oturup sol elimi tuttu iki eliyle, diğerinde kablolar vardı.

"Seni.. Seni seviyorum Yves.." dedim gözlerimi tekrar kapayıp.

Saçlarıma minik bir buse beklemiyordum o an. Hemen sonrasında ayağa kalkıp kafamı göğsüne gömüp ağlamasını. O hıçkırdıkça benim ağlamamı ya da.

Biraz rahatlayıp yeniden karşıma oturduğunda defalarca "Sen.. Ciddisin" diye sormasını ve sorusuna yine defalarca kafa sallamayı..

Bunların hiçbiri beklediğim şeyler değildi. Benim beklediğim sadece Yves'di, tüm bu zaman boyunca. Onun başından beri beni bekliyor olduğunu bilerek onu beklediğimi bilmem anlatılmayacak bir histi.

 Onun başından beri beni bekliyor olduğunu bilerek onu beklediğimi bilmem anlatılmayacak bir histi

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
mezar mezar papatya | textingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin