| 7 |

10.4K 780 284
                                    

Boğuluyormuş gibi bir nefes alıp hızla doğruldum. Ağlayarak etrafıma baktım. Karanlıktı.. Hıçkırıklarla sarsılan bedenimi yatakta geriye çektim ve yorganı hızla üzerimden attım.

Sanki o karartı etrafımdaymış gibiydi. Bacaklarım korkudan titriyordu ve zaten yaralar olduğu için deli gibi ağrıyordu. Ama umursamadım. Koşarak kapıya ilerledim ve sertçe açıp çıktım. Koridor çok karanlık olduğu için hiçbir yer net gözükmüyordu.

Ağlayarak duvara elimi sürtüp dikkatlice ama bir yandan da hızlı olmaya çalışarak merdivenlere ilerledim. Önümde uzun bir şeye çarpınca korkuyla çığlık atıp geriye doğru sendeledim ve yere düştüm.

Merdivenden ahşap zemine vuran sert adım sesleriyle daha çok ağlamaya başladım.

"Ufaklık.."

Sesi içimi titretecek kadar güven ve huzur veriyordu. Başımı kaldırdım ve ıslak yanaklarım ile ona baktım.

"Kabus mu gördün?" deyip yanıma adımladı. Ağlayarak başımı salladım düzensizce. Bedenim yaşadığım korkudan ve ağlamaktan titriyordu.

Kaşları şefkatle kıvrıldı ve yanıma diz çöküp kollarını omuzlarıma sardı. Dudağımdan aciz bir hıçkırık daha kaçtı ve bende kollarımı ona sardım.

Küçükken bir şeyden korkunca yorganına altına girerdik ve sanki canavarların bize ulaşamayacağını sanardık. Vücudumu bir kalkan gibi koruyan geniş göğsüne saklanınca canavarlar beni görmüyormuş gibiydi. Bu his içimi değişik bir kıpırtıya itiyordu.

Geri çekilmek isteyince kollarımı çekip boynuna sardım, ayrılmak istemiyordum. Ne istediğimi anlayıp ellerini koltuk altlarıma koyup benimle birlikte ayağa kalktı ve beni kucağına aldı. Direkt bacaklarımı beline sardım ve başımı boynuna yasladım.

Eliyle sırtımı sıvazladı. "Aşağı inelim.." dedi daha çok kendi kendine. Düşmeyeyim diye bir elini belime bir elini ise kalçama koydu ve canımı acıtmayacak şekilde tuttu. Beraber merdivenlerden indik ve salona geldik.

İkili koltuğa oturdu, bende kucağında kaldım. U-uyumak istemiyorum.." dedim ağlamaktan çatallaşan sesimle.

"Sana masal anlatmamı ister misin, ufaklık?" deyince hevesle başımı salladım.

"Küçük tohum günlerdir birinin onu almasını ve artık güzel bir çiçek olmayı istiyormuş. En sonunda biri gelip küçük tohumu almış ve götürmüş.

Küçük tohum o kadar sevinmiş ki hep gülüyormuş. Onu alan kişi bahçeye bir köşeye götürmüş. Küçük tohum merakla ve heyecanla bekliyormuş. Ne zamandır hayalini kuruyordu.

Küçük tohumu alan kişi onu yarısına kadar toprakla dolu bir saksıya koymuş. Ve... ve üzerine toprak atmış! Küçük tohum çok korkmuş ve telaşlanmıştı. Lakin bir şey yapamamıştı...

O hep birinin onu almasını ve hayalini kurduğu güzel bir çiçek olmayı diliyordu. Ama şimdi neden böyle olmuştu ki?

Aradan günler geçti, bir gün küçük tohum kendini toprağın üstünde buldu. Çok şaşırmıştı. Hatta o hep hayalini kurduğu güzel çiçek oluyordu! Çok mutlu olmuştu. O an anladı ki;

'Güzel günleri görebilmek için kötü günleri tatmak gerekiyormuş' " deyince başımı boynundan çekip gözlerine baktım.

"Güzel günler yakın mı?" dedim çocuksu bir umutla. Gülümseyerek yüzüme bakıp eliyle saçlarımı geriye çekti.

"Yakın, hemde oldukça yakın, küçüğüm.."

kısa kısa bir sürü bölüm atmak >> uzun uzun az bölüm atmak.

Relicta -GAY (Askıda) Where stories live. Discover now