| 11 |

8.5K 689 208
                                    

Bölüm Şarkısı: Sagopa Kajmer - Bergen / Sen Affetsen Ben Affetmem.

Yazardan;

Genç adam çalan telefonunu sessize alıp arka koltuklara fırlattı. Nereye düştüğü umurunda bile değildi zaten. Aklında olan tek şey birazdan kıracağı parmaklardı.. Onun dokunmaya kıyamadığı bedene el uzatan kimseye acımayacaktı, acıyamazdı zaten.

Onu ilk gördüğü sokağa girince tekrar sinirlendiğini hissetti. Bu iyiydi en azından daha büyük bir sinirle dövecekti o şerefsizi.

İlk tanıştıkları gece yazardan;

Elindeki sigaranın külünü açık camdan dışarı gönderdi. Ankara'nın değişik havalarına bir alışamamıştı. Bazen günlük güneşlik bazende fırtınalı.

Kendi kendine mırıldandı. "Urfa'yı mı özledim acaba?" dedi ve sonuna geldiği sigarayı pencerenin kenarındaki bölmeye attı. Dışarıya atacak kadar umursamaz veya daha kaba bir tabirle aptal değildi. Aslında hayatının hiçbir yerinde umursamaz değildi. İşinde, ailesinde aşiretinde. Her zaman ilgiliydi.

Düşüncelerine dalmışken duyduğu çığlık sesiyle oturduğu arka koltukta dikleşti. Kaşlarını çatıp etrafına bakındı.

"Ağam durdurayım mı arabayı?" dedi ikilemde kalan Hazar'ın en güvendiği ve sağ kolu olan Serhat.

"Durdur."

Araba durunca Serhat açmadan o açıp indi ve siyah ceketinin önden açtığı düğmesiyle tek hamlede çıkartıp arabaya koydu. Sesler azalınca geriye sadece kahkahalar kalmıştı.

"Noluyor amına koyayım?" deyip sert ve büyük adımlarla seslerin geldiği köşeye ilerlediler. Serhat ne olur ne olmaz diye belindeki silahın emniyetini açmıştı ve aşağı doğru tutuyordu.

Köşeden dönünce gördüğü manzarayla duraklasada ilerlemeye devam etti. Küçük bir çocuk yerde yarı baygın yatıyordu iki tane de piç ellerindeki şişelerden içki içip umarsızca gülüyorlardı.

"Zürriyetlerini siktiklerim." dedi sinirle. Kendinden ufak bir bedene, güçsüz insanlara yapılan şiddetlerden nefret ediyordu. Ve şimdi onlara yaptıklarının aynısını yapacaktı Hazar Ağa.

Onlara arkası dönük olan adamlara sessizce yaklaştı. Adamlar - adam dediğim için özür dilerim - zaten ayakta zor duruyorlardı. İğrenç kokuları burnuna dolunca kaşlarını çattı iğrentiyle. Elindeki şişeyi kaldırıp dudağına götüren şerefsizin şişesini çekip elinden aldı. Adamlar ne olduğunu anlamadan onlara dönünce bir saniye bile düşünmeden elindeki şişeyi önündeki şerefsizin şakağına vurdu.

Adam birkaç saniye yalpalayıp yere doğru devrildi. Elindeki kalan kırıkları da yere atıp başını yavaşça yandaki adama çevirdi. Sarhoşluğun etkisiyle kafası karışmış yalpalıyordu geriye doğru.

"Seeen kimssssin aammına koddum?" dedi kelimeleri yuvarlayarak. Sinirli boynunu kütletti ve adamın suratına öyle bir yumruk geçirdi ki boş sokakta yankılandı kırılma sesi..

Yere düşen adamın yakasını tuttu ve bir yumruk daha geçirdi iğrenç yüzüne.

"Şuna bak! Yemin ediyorum bakınca midem bulanıyor!" dedi Serhat'a hitaben.

Hazar Ağa görmese bile başını salladı Serhat. Daha fazla dokunmak ciddi anlamda midesini bulandırınca yakasını ittirerek çekti ellerini.

Ellerini yumruk yapıp açtı ve eklemlerini rahatlattı. Bakışları yerde yatan ufak bedene kayınca istemsizce içi acımıştı genç adamın.

Ne kadarda ufak, diye geçirdi içinden. Bir kere daha tiksindi yerde yatan adamlardan.

İki adımda yanına geldi yerde yarı baygın yatan çocuğun. O yaklaşınca ürküp irkilmişti.

"Sakin ol ufaklık.. Beni duyuyor musun?" dedi yumuşak ses tonuyla Hazar Ağa. Karşısındaki çocuk az da olsa başını sallamıştı.

"Tamam.. Gel bakalım." deyip çocuğu canını yakmayacak şekilde kucağına aldı. Tekrar irkilmişti kucağındaki ufak beden. Kim bilir nasıl korkuttular seni diye geçirmeden duramadı içinden.

Büyük adımlarla ilerledi arabasına doğru. Serhat'ta peşinden geliyordu ağasının.

"Ağa'm adamlar?" dedi tereddütlü bir sesle. Her ne kadar Hazar Ağa'nın sevdiği bir çalışan olsa da sinirliyken acımıyordu.

"Bırak kalsınlar orada." dedi ser sesiyle. Bakışlarını kafası geriye düşmüş çocuğa kaydı. Saçları geriye düşmüş ve dudakları hafifçe aralıktı.

Adımları durdu Hazar Ağa'nın beyninin içinde anılar dönerken göğsü aldığı sert nefeslerle inip kalkıyordu.

"Ona ne kadar benziyor.." dedi fısıltı halinde. İçinde büyük bir üzüntüyle gökyüzüne çevirdi bakışlarını. Tek tük yıldızlar parlıyordu.

Gözlerinin dolmasına engel olamamıştı Hazar Ağa. Kucağındaki çocuk yıllar önce ölen kardeşine o kadar benziyordu ki... Afallamıştı.

Yapma ağlarım.

Relicta -GAY (Askıda) Where stories live. Discover now