diez

743 116 464
                                    

Daha önce birilerinin söylediğine göre, tabii kim olduğu bilinmez, gerçi bilinse bile önemli değildir, birisinden delice nefret etmek, onu takıntılı hale getirmek sevginin bir ürünüymüş.

Bunu söylemelerinin sebebi de, o kişiye duyduğunuz sevgiyi ve ilgiyi ancak bu şekilde kabul edebiliyor olmanızmış. Tabii, kim için mantıklıdır, kim için değildir bu tartışılır.

Ama su götürmez bir gerçek vardı ki, Oikawa bir kişiye takıntılıydı. Bu sevgisinden mi, yoksa saf nefretinden miydi belli değildi ama takıntılıydı.

O kişi tahmin edilebilir bir şekilde Iwaizumi'ydi. İlk başladığı zaman bu Oikawa için çok büyük bir şey değildi, ona sadece takılıyordu ve sinirlenmesini izliyordu. Fakat bir süre sonra, hatta yıllar sonra fark etti ki bu hoşuna gitmişti, ona karşı bir ilgi duymuştu, kendini keşfetmişti ama yine de saklamıştı.

Oikawa, Iwaizumi ile karşılaşana kadar herhangi bir erkeğe çekim hissetmemişti. Fark ettiğinde ise, ona öğretildiği üzere, bunun yanlış olduğuna kendini inandırıp içine gömülmüştü.

Onun için zor bir süreçti, en kötüsü bu süreci kendi başına atlatmak zorunda kalmıştı. Kimseye bir erkekten hoşlandığını söylemeyi bırak, kimseye birinden hoşlandığını bile söyleyememişti. Yani, hem kendini keşfetmekle başa çıkarken bir de hoşlandığın biri olmuştu.

Hatta, bir gece, Iwaizumi'nin hatırlamadığı o gece, Oikawa sevgisine karşılık aldığını sanmıştı ama sonradan anlık bir heves olduğunu fark etmişti.

Öyle miydi sahiden? Iwaizumi ile hiç konuşmamıştı bunu, Iwaizumi tarafından bakarsak, bu böyle değildi.

Iwaizumi, kim olduğunu liseden beri biliyordu. Pek bir tercihi yoktu insanlarda, bu yüzden Oikawa'ya karşı bir çekim hissettiği zaman korkmamıştı.

Yine de emin olamıyordu karşısındaki çocuktan, bu yüzden kendine göre en uygun zamanda onu öpme planı yapmıştı, hatta öpmüştü ama hatırlamıyordu. Bu onun suçu değildi, çünkü o, o dudaklara değdiği anı hatırlamak isterdi.


"Oikawa, yaklaşmaktan korkma. Sahnenin bir çekimi olsun istiyorum, izleyenler aranızdaki o ateşi hissetmeli." dedi Daichi, bir yandan da Oikawa'nın duruşunu düzeltiyordu.

"Bu kadar yakın olmamıza gerek var mı?" diye söylendi Oikawa.

"Evet." dedi Daichi, aynı şeyi kaç kere söylemişti bilmiyordu. "Sugawara, oyuncunla ilgilenir misin?" dedi ve gri saçlı çocuğa içten bir gülümseme gönderdi.

"Tooru." dedi Sugawara otoriter bir sesle. Oikawa'nın artık itiraz edecek gücü de kalmamıştı zaten.

"Tamam, tamam. Nasıl duracağımızı göster." dedi Oikawa pes etmiş bir sesle.

"Pekala, Oikawa kalçanı duvardan birazcık çekip Iwaizumi'ye yaklaştırmanı istiyorum, hafif havada olan belini tut sen Iwaizumi, son olarak da Oikawa, Iwaizumi'nin omzuna elini koy lütfen." dedi Daichi, sanki onlar iki insan değilmiş de oyuncak bebekmiş gibi.

"Ha bir de, Iwaizumi açıkta kalan elini Oikawa ile duvar arasında tut. Dayanağın olsun yani." dedi Daichi onların istediği şekle girmesini izlerken.

"Çekime devam edebilir miyiz?" dedi Iwaizumi. Çünkü biraz daha bu kadar yakın dursaydı bu bedene istemsizce bir şeyler yapacaktı.




"Kestik." dedi yorgun bir ses. Uzun bir set günü geçmişti ve iki oyuncu bugün normalden daha fazla sorun çıkarmışlardı. Daichi en sonunda onları menajerlerinin eline bırakıp aradan çıkmıştı.

Bokuto onları izlerken bir anda kötü hissetmişti, gerçekten oynamak istemiyorlar mıydı yoksa yine onların saçma inadı mıydı çözememişti.

starlights [iwaoi] -tamamlandı-Where stories live. Discover now