trece

699 113 315
                                    

Oikawa çok da aşina olmadığı adrese doğru giderken etrafı inceliyordu, aklında ise tek bir soru vardı; Iwaizumi gelecek miydi?

İçinden bir ses geleceğini söylüyordu, evet, fevri bir çocuk olabiliyordu çoğu zaman ama yine de bu kadar dikine gidip etrafındakileri üzmezdi.

Oikawa adrese uyan evin önüne arabasını park etti ve içeri hızlıca girdi. Eve bir göz attığında fena değil diye düşünmeden edemedi. Yani burada cidden yaşardı, kimle yaşadığının bir önemi yoktu.

Evi iyice gezdi, gayet genişti. Iwaizumi resim çizdiği için tuvaller bile vardı evde, her şey düşünülmüştü kısaca. Görünce sevineceğinden emin oldu.

O kadar yorulmuştu ki bugün, direkt uyumak istiyordu. Ama aklında farklı bir şey vardı, şöyle düşününce evet Iwaizumi ile araları çok iyi sayılmazdı ama yine de o birkaç adım atmıştı.

Gözü telefon kılıfına takıldı, çizdiği resimi oraya koymuştu. Sahi neden onu çizmişti? Gerçi Iwaizumi'yi pek sorgulamak Oikawa'nın akli dengesi için hiç iyi bir şey değildi.

Oikawa bazı geceleri acaba o gece beni öpmeseydi, onu kullanılmış olarak bırakmasaydı aralarında bir şey geçer miydi ya da en azından arkadaş olabilirler miydi merak ediyordu.

Gerçi bunları düşünmek için birkaç yıl kadar geç kalmıştı.

Bu yüzden zaten eve gelmeye pek hevesli olmayan Iwaizumi için bir şey yapma kararı aldı Oikawa.

Yavaşça mutfağa adımladı ve az önce baktığı kek tarifinden ihtiyacı olan şeyleri çıkardı. Oikawa'nın bir şeyler yapmakla arası iyi değildi ama bunu yapmak istiyordu. Hem daha önce hatırladığı kadarıyla Iwaizumi çikolatalı keki çok seviyordu.

Yumurtaları tezgahtan düşürmemeye çalışırken cidden büyük bir çaba sarf etmek zorunda kaldı. İçinden ne zamandır yemek yamakta bu kadar kötü olduğunu düşündü.

Yumurta ve şekeri çırpma işlemi bittikten sonra kendiyle hafiften gurur duydu, Iwaizumi'nin de şaşıracağına emindi.

Son çırpma işi de tamamlandığında dikkatlice hamuru kek kalıbına boşaltmaya çalıştı, gerçi ne kadar dikkatli oldu orası tartışılır ama Oikawa'ya sorarsanız şeflerden daha iyi bir kek yapmıştı.

Fırına attı ve oturma odasına geçmeden önce boşalttığı kasenin dibini kemirdi, yani, en azından böyle yapıldığını biliyordu. Şimdi geriye tek eksik Iwaizumi kalmıştı, umuyordu ki 1 saatten önce eve gelmesin.

Oturma odasına geçti ve alarmını kurdu, çünkü zaten yorgundu ve uyuyakalırsa keki yakardı. Keki yakması sorun değildi ama Iwaizumi'nin diline düşeceğine ölmeyi dilerdi.

O sırada Sugawara'ya az önce fırındaki keki çektiği fotoğrafı attı, şaşıracağına emindi çünkü her zaman Sugawara onun mutfağa girmemesinden şikayetçiydi.

Televizyonu açtı Oikawa ve rastgele bir kanalda durdu, bazen daha önce izlemediği şeyler açar ve kadroda tanıdık biri var mı diye sonuna kadar izlerdi. Tanıdık biri çıkınca da çocuk gibi seviniyordu.

Telefonu çalınca dikkati dağıldı, arayan ismi görünce o kadar heyecan yapmıştı ki neredeyse açmayı unutuyordu.

"Anne?" dedi Oikawa heyecanla, cidden en son ne zaman konuşmuşlardı? "İyi misin?" dedi ardından.

"Takeru ile mi görüştün?" dedi soğuk bir ses, sanki annesi değilmiş gibi.

"Anne-" dedi Oikawa ama sözü hızlıca kesilmişti.

"Sana kaç defa uzak durman gerektiğini söylemem gerekiyor? O çocuk senin gibi olmayacak." dedi hışımla.

"Ama Takeru gelmek istemişti." diyebildi. Sadece 20 saniye içinde bile bu kadar incinmesi normal miydi?

starlights [iwaoi] -tamamlandı-Unde poveștirile trăiesc. Descoperă acum