*32*

5K 291 44
                                    









Mağaranın girişine attığım ilk adım kararlıydı. Devamı gelen adımlarım beni mağaranın girişine ulaştırdı.

İçinden sesler puslu gelse de minik girişten zorlanarak kendimi içeri ittim. Zifiri karanlıkla karşılaşan gözlerim otomatikman ışık arıyordu. Ellerim cebimdeki küçük el feneri ne gitti. Alıp düğmeye bastım. İçerisi aydınlanırken etrafı taradım. Yamuk kayaların ve girintilerin oluşturduğu bir koridordaydım.

Sessiz ve dikkatli adımlarla ilerledim. Örümcek ağları tiksinmeme neden olurken şapkamı başıma geçirdim.

Sivri taşlardan zorlukla kurtulup daha geniş bir yere saptım. Yerde gördüğüm ve ışıkta parlayan kızıl kan yutkunmama yetti.

Doğru yoldayım...

Dedim kendime.

İlerlemeye devam ettikçe bu izler benim istikametimi gösteriyordu.

Yaklaşık yarım saat yürüdükten sonra yorgun düşen bacaklarım dinlenmek için beni zorlasa da devam ettim.

Önümdeki dönemeçten de dönünce metal bir kapıya denk geldim.

Derin bir nefes alıp fazla beklemeden kapıyı açtım. Gıcırdayan  kapı adrenalinimin artmasına neden oluyordu.

Kapı tamamen açılınca feneri içeriye tuttum. Benim odam kadar geniş bir oda. Taştan yapılma duvarlar. Tek bir meşale odayı aydınlatıyor. Bakışlarım direk karşımda duran kişiye kaydı.

Ayağından büyük demir bir topa zincir ile bağlanmış, elleri duvara zincir ile bağlanmış, yüzünde sayısız morluk ve beyaz tişörtünün ön kısmında sol omzunun olduğu yerde bulunan kurumuş ve rengi kararmış kan lekesi.

Mert abim şu an karşımdaydı.
Yorgun bedeni daha fazla dayanamamıştı sanki. Hiç bir şeyi umursamadan yanına koştum.

Vücudun alt bölümü yerde otururken kolları zincirlerden dolayı yukarıdaydı ve kesinlikle buz gibi olduğu anlaşılıyordu. Parmak uçları morarmıştı. Yere doğru düşmüş kafasını iki tarafından tutup kaldırdım. Yarı açık gözleri ile bana baktı. Bakışların daki minik umut ışığı kalbimin titremesine yetti.

Mağaraya girmeden önce aldığım taşı cebimden çıkardım. Elimden biraz büyük taşı hızla sol kolunu tutan zincire savurdum. Zincir ilk darbeye daynasa da diğerine dayanamamıştı.

Aşağıya düşen kolu cansız gibiydi. Diğer üç zincirinde kırdım. Neyse ki abimin bir bacağı bağlıydı.

Montunu çıkarıp abime giydirdim. Bana üç boy büyük gelen montumu bu durum için giymiştim. Abime biraz küçük olsada şimdilik onu sıcak tutardı.

Kolunun altına girip onu kaldırmaya çalıştım.

İlk denemede yere düştüm. İkincisinde ise abimde biraz kendini zorladı ve ayağa kalkabildik.

Yavaş adımlarla çıkışa giderken ben hayla dar koridorlardan nasıl geçiceğimizi düşünüyordum.

Metal kapıdan geçer geçmez tempomuzu hızlandırdım.

Abim arada inlesede ikimizde pes etmedik.

Dar koridora gelince yutkundum.

"Abi... Burayı kendin geçmelisin... Ben hemen arkanda olucam... Hadi çabuk olalım." Dedim abimin yorgun bakan gözlerine karşı güven veren gözlerimle.

" Hemen arkamda ol... Burayı geçsem de sensiz eve gitmem..." Dedi zorda olsa kararlı bakışlar altında.

Kafa sallamakla yetindim. Zamanımız kısıtlıydı.

Abim önden giderken biraz bekledim. O ilerleyince bende yavaşça küçük deliğe eğilerek girdim. El fenerini abime verdiğinden etraf karanlık olsada geliş yolunu hatırladığım dan tam olarak nerede olduğumu tahmin edebiliyordum.

Dar alan 10 dakika daha sürerken abimin sesini duydum.

" Aze... Daha ne kadar kaldı?" Diyerek sessizce olsa da sesini yükselterek seslendi abim.

"Az sonra bitecek!" Diye aynı tonda bağırdım.

2 dakika sonra ilk abim, ondan sonrada ben çıktım bu dar delikten. İkimizde kısa bir moladan sonra devam ettik. Tabi gücü sınırına ulaşan abime destek olmaya devam ettim.

Kolunun altındaki bana fazla baskı uygulamamak için kendini zorlayan abime hem minnet duydum hemde ağırlığı kendime verdim.

Zonklayan kaslarına inat dahada dayanmaya zorladım kendimi.

Çıkış sonunda gözükünce derin bir nefes aldım.

Eğilerek çıktık.

Patika yola doğru Abimi yönlendirir iken arkamda bıraktığım yeri polise şikayet etmeyi de unutmayacaktım.

Yola varınca etrafa göz attım.

Şimdi nasıl geriye dönecektim?

Ben düşünürken arkamdan gelen ses dikkatimi çekti.

Bir kurt uluması.

Sağlık alanda olmanın zararları bu olsa gerek.

Hızlı olmalıyız.

Burdan hemen kurtulmalıyız.

"Geliş yolunu bilmiyorum abi. Buraya taksiyle geldim. Telefonun şarzı bitti. " Diyip üzgünce abime baktım.

Yüzüne tebessüm doldu.

"Üzülme... Bir yolu vardır elbet." Dedi.

Etrafa göz attım.

Yağmur yüzünden arabanın teker izleri de silinmişti.

Abime gelirken takside bıraktığım notu anlattım. Biraz düşünüp,

"O zaman o notu adam elbet bulur. Beklememiz gerek." Diyip kendini yere bıraktı.

Bende yanına oturdum.

Beklemekten başka şansımız yoktu.

Umarım biri notu bulur.

Umarım bulur...





**************

Slm gençlerrrr...

Bölüm atamadım çünkü evde değilim. Bu bölümü evden çok uzakta yazıyorum. Atıcam umarım size ulaşır.

Oy ve yorum atanlara teşekkür ederim ☺️...

Ayrıyetten bölüm bekleyenlerden özür dilerim...

Hadi bb   ☺️😁💜







3 ABİM (Tamamlandı)Where stories live. Discover now