3. BÖLÜM

258 16 35
                                    

"Kesinlikle bunu giymiyorsun!" Claudia'nın beni azarlamasıyla kaşlarımı çattım. "Kızım, harika bir vücudun var. Neden onu göstermekten korkuyorsun? Sömestrde hangi elbiseyi giymen gerektiğini söylemiştim. Lütfen beni kırma ve onu giy," dedi daha sakin bir sesle. Elbiselerimin önünde iç çamaşırlarımla durmuş umutsuzca telefonuma bakıyor ve her dönemin başında gerçekleşen topluluk kokteylimizde daracık, kısa ve dekolteli turuncu bir elbiseyi giymeye zorlamaktan vazgeçer diye umuyordum. "Bu sessizliğini beni kırmayacağına yoruyorum ve ben de kokteyldeki eksiklikleri gidermek için işe koyuluyorum. Saat üçten önce burada ol lütfen. Görüşürüz!" Ve tabii ki arama sonlandırıldı. Bir an bile insanların bana merhamet göstereceğini nasıl düşünebilirdim ki?

Her neyse. Arkadaşımın istediğini yapacaktım. Fotoğraflarda yer almayarak onu yeterince üzüyordum zaten. En azından o bütün göz önünde işleri hallederken bir de benim elbisem konusunda endişelenmek zorunda kalmazdı.

Elbise uzun kollu olmasına rağmen çok kısa bir eteğe ve derin bir göğüs dekoltesine sahipti. Bu yüzden giydiğim iç çamaşırı bu elbise için uygun değildi. Claudia'nın bana daha önce de söylediği gibi bu elbisenin içine kesinlikle sutyen giyilemezdi. Külotu da dikişsiz seçmek zorundaydım çünkü elbise çok dardı. Aslında Claudia direkt iç çamaşırsız olmamı önermişti ancak bu kadar cesur bir tercihi kaldırabileceğimden emin değildim henüz.

Kendimi zayıf ve çok solgun hissederek vücuduma cilt rengimi biraz daha iyileştirecek ve turuncunun içinde parlamasını sağlayacak bronzlaştırıcı etkisi olan bir yağ sürdüm. Yağın kurumasını beklerken makyajımı ve saçımı görüntüme uyum sağlayacak bir şekilde yaptım. Elbiseyi daha önce bu kadar hazırlık yapmadan da denemiştim. Gerçekten zayıfladığımı görebiliyordum. Ancak bronzlaştırıcı yağ işe yaramıştı ve zayıflığımı kafaya çok takmamı engelliyordu.

Arkası siyah ve mor tüylü Louboutin Anemone ayakkabımı giyip çanta olarak da küçük siyah bir Birkin seçtim. Claudia ile bütçe işini konuşmam gerektiği için dosyamı elime aldım. Üstüme klasik trençkot renginde uzun trençkotumu giydim. Kokteylde alkol alacağımı bildiğim için bugün büyükannemin ikinci şoförü bırakacaktı beni. Kevin beni çocukluğumdan beri tanırdı. Aslında büyükbabamın ısrarlarıyla Kevin yıllardır tamamen bana çalışıyordu da diyebilirdim. Büyükbabam vefat etmeden önce bunu konuşmuştuk hatta. New York hava şartları her zaman araba kullanmama izin vermeyecekti. Bu yüzden eğitimli bir sağ kolumun olmasını doğru bulmuştu.

"Merhaba Kevin," dedim benim için açık tuttuğu kapıdan binerken. G63'ü kullanmıyordu elbette. Cadillac Escalade yolcu taşımak için çok uygundu ve şoföre ihtiyaç duyduğum zamanlar böyle bir aracımın olduğunu bilmek rahatlatıcıydı. Sedan araçlarda arka koltukta rahat hareket edemiyordum. En azından çok uzun olmayan yolculuklarımda kısıtlanmış hissetmek istemiyordum. Birkaç ek özellikle araç zırhlı makam aracına dönüşmüştü neredeyse. Kalabalıklar arasında kolayca var olmamı sağlamıyordu bu araç. Gören herkese içinden bir devlet adamının çıkacağını düşündürüyordu ancak güvendeydim ve önemli olan buydu elbette.

Kevin benden deneyimli olduğu ve New York'u avcunun içi gibi bildiği için beni normalde kendim geldiğim zamandan daha kısa sürede hedefime ulaştırmıştı.

Topluluk evine girdim ve paltomu vestiyere verdim. Claudia tek kollu çok hoş bir toprak tonunda kısa bir elbise giymişti. Elbisenin kolu olan omzunda taşlı bir ayrıntı vardı. Bu da elbiseyi sıkıcı olmaktan çıkarıyordu. Zaten Claudia'nın giydiği hiçbir şey sıkıcı olamazdı.

"İşte. Harika görünüyorsun," diye mırıldandı yanaklarımızı değdirirken.

"Teşekkür ederim. Sen de öyle," dedim biraz utanarak.

İtaatWhere stories live. Discover now