10. BÖLÜM

89 7 18
                                    

Büyükbabamın vefatından beri New York bana hiç bu kadar boş ve soğuk hissettirmemişti. Büyükannemle kalmak beni daha çok boğduğu için birkaç bahaneyle evden iki haftalık eşyayla gelip Ryan'da kalmaya başlamıştım. Büyükannemin kontrolcü tavrının aksine en azından Ryan beni kendi halime bırakabiliyordu.

Yemek yemeyi yeniden boşlamaya başlamıştım. Sadece Ryan'ın evine Cooper'dan gelen tatlılarla keyifleniyordum. Tabii ki bu tatlıların kimden olduğu hakkında Ryan'ın bir fikri yoktu. Benim getirttiğimi zannediyordu. Zaten onun yanında regl olduğum için tatlıları çok normal karşılamıştı. Bu sırada okulda sunumlara hazırlanıyor ödevleri tamamlıyordum. Açıkçası okul ve topluluk bu on günde kafamı sağlam tutmama yarayan tek şeylerdi. Oradaki sorumluluklarım olmasa ne yapardım bilmiyorum.

Cumartesi günü topluluk evinde yine kokteyl tarzında bir toplantı vardı. Bunun için bir güzellik salonunda hazırlanmayı tercih ettim bu sefer. Günlerin çalışma yorgunluğunu biraz bakımla atlatabilmeyi umuyordum. Güzellik salonunda manikür pedikürümden sonra saç ve makyajımı yaptırıp kıyafetimi de orada giydim. Salondakiler Elie Saab'ın yeni çıkan haute couture koleksiyonundan olan açık mavi elbiseme hayranlıkla bakarken ben Louboutin bilekten bağlamalı ten rengi saten ayakkabımı giydim. Kevin çok açık kirli bir pembe gibi renkteki kısa kürkümü getirdikten sonra güzellik salonunun parasını ödeyip çıktım.

Üstümdeki elbiseyle buzlar kraliçesi gibi hissediyordum. Duygusal olarak ulaşılmazdım. Büyükannemin de olduğu bu toplantıda tam olarak herkesin istediği kişiydim. Ben hariç herkesin istediği kişi... Kurallara uyan, onların istedi kalıpta. Bu yüzden zamanın hızlı geçmesi için dua ediyordum. O Elizabeth'e katlanma sınırıma ulaşıyordum yavaş yavaş.

Ben o kalabalıkla ilgilenip bolca rol yaparken toplantının sonuna gelmiştik. Bence dualarım kabul olmuştu çünkü kalabalığa daha fazla ilgi gösterdiğimde toplantı daha hızlı bitmişti. Topluluk evindekilerin dağılmasını bekledim. En son evden ben çıktım. Nereye gideceğimi, ne yapacağımı bilmiyordum. Ne Graceffa evine gitmeye gönlüm vardı, ne de Ryan'ın yanında olmak istiyordum. Sadece biraz yanlarında belirli bir kalıpta olmak zorunda olmadığım yabancı insanların arasına karışmaya ihtiyaç duyuyordum. Bu yüzden aklıma ilk gelen yer için yola koyuldum.

Kevin'a Cooper'la churro yediğim o dükkânı tarif ettim aklımda kaldığı kadarıyla. Aslında bir akşam yemeğine ihtiyacım vardı. Doğru düzgün yemek yememiştim bütün gün. Ama sanki midem sadece biraz churro yemek istiyordu. Gerisini sonra düşünürdüm.

Dükkân her zamanki gibi kalabalıktı. Koku beni tekrar o akşama götürüyordu. Kendimi kaptırmadan dükkândan klasik çubuk churro ile çıktım. Bu dükkâna benim gibi giyinen birilerinin çok sık geldiğini düşünmüyordum. O günkü halimden daha uygun değildim şimdi buraya. O gün öğrencilerin olduğu topluluk kokteylinden çıkmıştım, daha makul gözüküyordum. Şimdi sınıfsal farkımız bir uçurumdu. Buna neden olan kişinin yeni Elizabeth olması canımı sıkıyordu.

İnsanların garip bakışlarına aldırmadan churromu yerken dükkânın tam önünde Kevin'ın olduğu aracımın arkasına bir Maybach yanaştığında kalbim kısa bir anlığına durdu. Kim olduğunu o arabadan inmeden biliyordum çoktan. Yine de hiç vakit kaybetmeden indi arabadan. Siyah bir takım elbise giyiyordu fakat içinde yeleği ve kravatı yoktu bu sefer. Beyaz gömleğinin üst iki düğmesi açıktı. Saçları dağılmıştı. Yüzüne çevirdim bakışlarımı. Çok yorgun gözüküyordu. Gözlerindeki aramızdaki kıvılcımı etkileyen o ışık biraz solmuştu. Fakat yine aramızdaki inanılmaz bağ oradaydı. Bağ nedeniyle onun yorgunluğunu sanki direkt hissediyordum. Acaba o da onu özlediğimi hissediyor muydu? Dudaklarına indirim bakışlarımı. Sırıttığını gördüğümde çoktan her şeyin farkında olduğunu anladım.

İtaatHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin