13. BÖLÜM

101 6 7
                                    

Büyükannemi arayıp anma töreni ile ilgili bilgi alıp perşembe gününe kadar Ryan'da kalmıştım. Graceffa evindeki o matem bana iyi gelmiyordu. Bu sırada Ryan'a törende izletmek istediğim büyükbabamla olan görüntülerimizin olduğu şarkısız bir video yapmasını istemiştim. Çok güzel bir video hazırlayıp vermişti bana. Ayrıca büyükannemin büyükbabamın beş yıldır sakladığı eşyalarını Claire Cooper'ın vakfına bağışlayacağını öğrendikten sonra ben de Claire Cooper'la iletişime geçerek anma töreninde giyeceğim kıyafetleri onun vakfına bağışlama kararı almıştım. Bir kere giyeceğim kıyafetlerdi nasıl olsa. En azından büyükbabamın anısına iyi bir amaca hizmet etmeliydi her şey.

Törenden önce de yapmak istediğim başka bir şey vardı. Bu yüzden Hamptons yolunda ben Graceffa evinde inip Ryan, Emilie ve Andrew'ı yolcu ettim. Graceffa evinde hâlâ birkaç çalışan büyükannemin talimatıyla son toparlamaları yapıyordu. Hızlı adımlarla giysi odama çıkıp aklımdaki kıyafetleri ve ayakkabıları Hamptons'a yollamak için hazırladım. Çalışanlara kıyafetlerimi de Hamptons evindeki odama yerleştirmelerini söyledim.

Giysi odamda üstümdeki kıyafetleri siyah opak çorap, uzun kollu diz üstünde bir siyah elbise ve kaşe paltoyla değiştirdim. Ayakkabı olarak siyah babet giyip evden çıktım. Her ne kadar araba kullanmak istemiyor olsam da başka çarem olmadığı için G63'ümle beş sene önceki yere gittim.

Beş senedir New York'ta olmama rağmen buradan kaçıyordum. Büyükbabamın yokluğu onun mezarına geldiğimde sanki daha gerçek olacak gibiydi. Gerçeklerden kaçıp duramıyordum artık. Büyükbabamın anısına yaptığım bu saygısızlığı telafi etmek istiyordum.

Mezarlığa doğru paltoma daha sıkı sarınarak ilerledim. Beş sene önce yaşadığım kederin içime dolmasına izin vermedim. Beş sene önce haberini aldığımda yıkılmıştım. Kaybolmuş hissetmiştim. En sevdiğim insanlardan birini zamansız kaybettiğimi düşünmüştüm. Onunla bir sürü hayalimiz vardı. Ben üniversiteyi okuyacaktım, mezuniyetime gelecekti, beni avukat olarak görecekti... Hiçbirini göremedi. Şu an ne yaptığımı biliyor mu, beni gittiği yerden izliyor mu, diye düşünmeden edemiyordum. Çok özlüyordum onu. Vefatından sonra bile güçlü olan varlığı artık gittikçe soluyordu sanki. Büyüdükçe içimdeki kedere de alışıyordum. Azalarak gidiyordu her şey. Ben de azalarak bitiyor muydum?

Beş senedir kaçtığım bu mezarın aslında çok da korkunç olmadığını anladım. Kafamda bazı şeyleri büyük bir olay gibi büyütmemem gerekiyordu. Hayatın işleyişiydi bu sadece. Her doğum bir ölümle sonuçlanacaktı. Ruhumuzun ise ölümsüz olduğuna inanıyordum ben. Başlangıçla bitiş arasında yaşadıklarımız ruhumuzu önemli kılacak olanlardı. Fakat bazen bazı ruhlar yaşarken de ölebilirdi. Burada, bu şehirde oldukça ruhumu tüketiyor gibi hissetmekten alıkoyamıyordum kendimi şimdi. Tanrım bana yardım et.

Mezar taşına bakarken bir süre sonra düşüncelerim de sustu. Düşünecek bir şeyim kalmamıştı. Kayıp yaşanmıştı. Ben acımla yaşamayı öğrenmiştim. Her geçen gün acı ve bulunduğum yer beni bambaşka bir insana dönüştürmüştü.

Üzgünüm büyükbaba. Beni yetiştirdiğin Elizabeth gibi kalamadım.

Mezarın başında bir şey düşünmeden bir süredir duruyordum. Yalnız başıma olmadığımı anladım birden. Buradaydı. Kafamı tereddüt etmeden mezardan kaldırdım. Tam da onu hissettiğim yerdeydi. İlerde çaprazımdaki bir ağacın dibinde. Başında olması gereken şapkası mezarlıkta olduğumuz için saygı göstergesi olarak eldivenli elindeydi. O da benim gibi simsiyah giyinmişti. Bakışlarımız buluştuğunda içimde bir şeyler yerine oturdu.

Ne için bekliyordum ki? Yapmak istediğim şey çok basitti. Onu her hücremde hissetmek istiyordum. Yeni ve bu hayatta asla düşünmek istemediğim, yıllardır hazır hissedemediğim şeydi bu. Görmezden geldiğim şeyleri artık saklayamıyordum içimde. Nicholas Cooper'ı istiyordum işte. İlk deneyimimi yaşayabileceğim kadar güveniyordum ona, buna emindim. Geçmişin bende yarattığı korkuları silecektim.

İtaatHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin