House Of Memories

1.7K 153 105
                                    

Sessiz dokunuş,

Yumuşak bir his,

Körüklenen yangınlar.

Dazai'nin kollarının arasında olmanın bana hissettirdiği bu karmaşık duyguların hücrelerimi ele geçirmek istercesine bana savaş açmasına izin veriyordum. Bedenim direnmiyordu, daha fazlasına gücüm kalmamıştı.

Sırtımda hissettiğim yaslanışın, bana iyi hissettirmemesi gerekiyordu.

Haliyle, hissettirdiğini de söyleyemezdim. Hiçbir kelimenin tanımı, bu his ile karşıya gelemezdi çünkü. Baş döndürücü, kafa karıştırıcı ve nefret doluydu bütün bu olanlar. Dazai, ölümünü kucaklıyordu ve ölüm ona karşı direniyordu.

Karnımda birleştirmiş olduğu ellerinin üzerindeydi ellerim. Başım aşağı düşmüş, ancak görmek istediğim uzuvlara bakmamı engellemiyordu saçlarım.

Uzun, beyaz parmakları aynı zamanda bileklerini sarmalayan sargılar; gözlerime o an oldukça hoş gelmişti. Yoksa gerçekten de hoş muydu? Dışarıda ki herhangi biri Dazai'yi nasıl görüyordu?

Ben bu zamana kadar onu nasıl görmüştüm peki?

Nasıl göründüğüne dair bu zamana kadar fazla ilgi göstermediğimi fark ettim. Saçlarına dair bir zaafım olduğunu zorlukla kabul ediyordum ama daha çok, insanlardan ayrılmasına neden olan düşünceler çekiyordu beni.

Dazai, tamamen insandışıydı.

Yutkundum. Beni düşüncelere gömen, bataklığa sürükleyen eller usulca ayrılırken, geri çekilmesini beklemiştim. Ayağa kalktığını hissettiğim saniye, yanlış bir şeyler olup olmadığını anlamak adına başımı kaldırmış, düzensiz nefes alış verişlerine tanık olmuştum. Yalnızca birkaç saniye için.

Çünkü asla zayıflığını göstermek gibi bir hataya düşmezdi. Usulca ayağa kalktığımda küfür etmek, gitmek istiyordum. Yaşadığım tuhaf an, beynime binlerce karıncanın girmesine neden olmuştu. Her bir anı, gözlerimin önüne getiriyorlardı.

Dazai, gülümsemesini bana sunduğunda, karşılığında çatık kaşlarım kendilerini belli etmişti.

"Ne diye gülüyorsun sen?"

Dazai'nin parmakları, yanağımı esir aldığında iyice sinirlenmiştim. Ne yapıyordu bu adam?

Beni neden ateşe atıyordu?

"Şu hareketlerin-.."

"İyi geceler Chuuya."

Söylediği kelimeleri takip eden ufak bir dokunuş, dudaklarımı yalayıp geçmişti. Parmağının bu karşı konulması güç hareketine karşılık yalnızca duraksamış, bedeni uzaklaşırken öylece binayı seyretmeme neden olmuştu.

Dazai, bana yalnızca tuhaf anılar bırakıyordu. Karışık, ölüm korkusu olmayan ancak tehlikeyi en derinden hissettiren türden. Bu gece, olan hiçbir şeye anlam verememiştim. Yandığımı hissediyordum sadece.

Dazai, ölümü olmam için beni yakmayı tercih etmişti.

Güldüm. Bundan zevk alması beni deli ediyor olsa da, dudaklarıma kondurduğu mührü bir türlü aklımdan çıkaramayacağımı da biliyordum.

"Lanet olası herif."












Dostlarım.. Çok karmaşık olan bölüm için affedin. Kendi aklım ne kadar karışıksa, olaylar da kısa ve bir o kadar dağınık. Üstelik Dazai/Chuuya bakış açısını çok sık değiştirdiğimi de biliyorum. Lütfen bunu da mazur görün, ikisini de hissettirmek konusunda aceleye geliyor tüm yazılarım. Çoğu bölümün oneshot kadar sessiz ve sakin geçtiğini, belli bir olay çerçevesinde olmadığını zaten fark etmişsinizdir. Nasıl devam edeceğimi de pek bilemiyorum.. O yüzden muhtemelen zorlanırım devamını yazmak istersem. Ama yine de ilham gelirse, sırf güzel tepkileriniz için bir şeyler yazmak adına tüm çabamı göstereceğim.


I miss you Chuuya. Where stories live. Discover now