🎪13: "Let it fall in love "🎪

3K 340 79
                                    

_

Nefesi kesilmiş gibiydi.

Öyle ki minik Tae'sinin her zaman içten içe hayranlık duyduğu dolgun dudakları kendi dudağında, öylece duruyorken nefesini tutmuş gerçekliğini sorgulamıştı. Hissedebiliyordu, hemde çok net bir şekilde hissediyordu, göğsündeki çarpışmayı, dudaklarının üzerindeki baskıyı.

"Hass.. SİKTİR!"

Jeongguk, Jimin'den ilk şaşkın bir fısıltı duymuş, gözlerini irice açmış, ayrılmalarına ise hemen sonrasında attığı çığlık neden olmuştu. Kalçası arkasındaki sandalyeye çarptığında kafasını Jimin'e çevirmişti. Pembe saçları dağılmış, uykusuz olduğu gözlerinden belli olurken şişmiş gözlerini kocaman açmış kendilerine bakıyordu.

Jeongguk yutkunup sinirli bakışlarını karşısındaki Taehyung'a çevirdi. "Bugün bu karavandan çıkmayacaksın Taehyung. Akşam da konuşacağız bu konuyu." Hiçbir onay hareketi beklemeden ceketini almış ve Jimin'in yanına ilerlemişti. Hala şaşkın olan arkadaşını kolundan tutup karavandan indirmiş, kapıya sesli bir şekilde kapatmıştı. Jeongguk onu kırmızı çadıra sürüklerken burnundan soluyor gibiydi. Ceketini giyerek masasına ilerleyip, sandalyeye oturmuş alnını yaslamıştı masaya.

"Ben az önce sizi öpüşürken mi gördüm yoksa bu akşam hiç, uyumamamdan mı kaynaklı?"

Jeongguk hızla kafasını kaldırıp işaret parmağını ona doğrulttu. "Öpüşmüyorduk. Sadece.." O sırada Jimin ona yaklaştı biraz ve hemen ardından iki işaret parmağını birbirine bastırdı. "Sadece dudaklarınız birbirine değiyordu, değil mi?"

Jeongguk elini indirirken ensesine atmış ve oflayarak geri kafasını masaya koymuştu. Ne yapacağını ve ya ne düşüneceğini bilmiyordu. Uzun bir süredir birliktelerdi ve minik Tae'sinin kendisine karşı bir şey hissediyor olma düşüncesi onu fazlasıyla geriyordu, hatta çıkmazlara itiyordu.

Jimin arkadaşının durumunu anlayıp ona yaklaştı ve kafasını koyduğu masaya oturdu. Karşıdaki dolaplara ve onun üzerinde duran Jeon amcanın resmine baktı. Elini arkadaşının saçlarına koyduğunda okşadı yavaşça.

"Taehyung mu öptü seni?"

"Evet.. ama ondan önce bende öpmüştüm. Fakat asla öyle düşüneceğini tahmin edemedim. Çok kısaydı, saniyelikti, ben, biranda kendimi kaybettim. Böyle düşüneceğini tahmin edemezdim, kafasını karıştırmışım."

"Jeongguk, kanka pardon ama salak mısın biraz sen? Çocuğu dudağından öpmüşsün? Üstelik eminim ki şuan o ergenlik döneminde, elbette kafası karışmıştır. Ne düşünmesini bekliyordun?"

"Tahmin edemedim işte.." Sessizce fısıldağında Jimin derin bir nefes verdi ve kendisine bakmasını sağladı. Ardından kaşlarını çatmış ve arkadaşının gözlerinin içine bakarak konuşmuştu.

"Baksana, nolmuş seni öptüyse? Aranızda bir kan bağı yok. Küçüklüğünden beri hep sen yanındasın onun. Hem sanki senden başka birisine aşık olsaydı, bu senin hoşuna gider miydi? Onu paylaşabilir misin, bir kızla ve ya erkekle? Ki erkek olması en büyük ihtimal. Minik Tae çok güzel, eminin bütün erkeklerin dikkatini çekecektir. Neden bunu bu kadar dert ettin kendine?" Jimin hızla masadan kalktı ve arkadaşının yüzüne avuçlarının içine alıp konuşmaya devam etti.

"Biliyorsun Taehyung normal bir insan değil. Onu herkesten sakladın, izleyicilere bile kuyruğunun ve kulağının takma olduğunu söyledin. Ama unutma, bizim Tae'miz bir insan değil, aslında bu sorun da değil ama biliyorsun işte, bizim gibi değil o. Üzerinde fazla durma."

"Jimin, ne demeye çalışıyorsun ben seni hiç anlamadım."

"Diyorum ki, sana aşık mı? Bırak aşık olsun."


***


Jeongguk, Jimin'i gönderdikten sonra hayvanlarla ilgilenmiş ve bolca düşünecek zaman elde etmişti. O sırada Tae'si asla karavandan çıkmamış, arada kendisini camdan bakarken yakalıyorken yemek yemek için bile adımını oraya atmamıştı Jeongguk. Bu yüzden de Taehyung gün boyu karavanda kalmış ve üzülmüştü, belkide biraz göz yaşı dökmüştü.

Hava kararmış ve Pete'ye yiyeceğini verdikten sonra yavaş adımlarla karavana ilerlemişti. Birkaç basamak merdivenden çıktıktan sonra elini beyaz kulpa atmış ve derin bir nefes vererek indirmişti aşağı. İçeri girdiğinde en çok miniğine bakmamaya çalışmış, ceketini çıkardıktan sonra, yatağın ucunda, cam kenarında ayaklarını kendine çekmiş bir şekilde oturan kişiye kısa bir bakış attıktan sonra yatağa ilerlemiş, ona arkasını dönerek uzanmıştı.

Sadece karavanlarının yanında sokak lambası pencerelerinden içeri girerek Jeongguk'un sırtını aydınlatırken Taehyung alt dudağını sertçe ısırmış ve ayak bileklerini sıkıca kavramıştı. Konuşmak istiyordu ama dudaklarını aralasa gün boyunca tutmak zorunda olduğu hıçkırıkları çıkacakmış gibi hissediyordu.

"Jeongguk," Kendisi bile sesinin zor duyulduğunu fark ederken bakışlarını indirmiş ve burnunu çekmişti. "Özür dilerim." Kendisini çok pişman hissediyordu. Sinirlenip onu öpmüştü ve bunu yapmamayı isterdi. Jeongguk'un kendisine kızgın olduğunu bilmek, onu çok fazla üzüyordu.

Fakat Jeongguk onun özrüne karşı bir şey söylemedi. Öylece durdu ve kımıldamamaya devam etti. Taehyung sağ yanağından süzülen bir damla yaşa karşılık hızla kuyruğu ile silmiş ve örtüyü kaldırarak altına girmişti. Burnunu birkaç kez çektikten sonra bir süre Jeongguk'un ensesine bakmış sonrada uyuyakalmıştı.


_

Sonradan başlayanlar bilir, prolo bölümüne bir şey ekledim. İlk başta aklımda yoktu ama olsa çok güzel olur diye düşündüm, zaten altıncı bölümde belliydi (etek meselesi). Minik Tae'mizi feminen yapmaya karar verdim :)

Jeon's Circus × TaeKook✔Where stories live. Discover now