17; yakaladım seni

3.8K 494 177
                                    

  "Ah, Jungkook, hoş geldin," Maddie sessizce konuşarak kapının önünden çekilmiş ve arkadaşının içeri girebilmesine fırsat vermişti. Jungkook başını sallayarak eve girip ayakkabılarını çıkarmaya başladı. "Taehyung nerede?"

"Banyoya girmişti," diye yanıtladı genç kadın. "Benim bilgisayarda biraz işim vardı..."

"Keyfine bak," diye mırıldanıp adımlarını eskiden kaldığı odaya çevirdi. Elindeki alışveriş poşetlerini yorganı dağılmış olan yatağa bırakmış, ardından da ses gelmeyen banyoya çevirmişti bakışlarını. Derin bir nefes alıp kapıya yaklaştı, cevap alma umuduyla tıklattı yavaşça. "Taehyung?"

Birkaç saniye boyunca ses gelmesini beklemiş, seslenişi yanıtsız kalınca da şüpheli bir tavırla aralamıştı banyo kapısını. Neyse ki endişeleri boşa çıkmıştı, Taehyung küvetin içinde başını mermere yaslamış, karşısındaki duvarı izliyordu. "Yah,"

Jungkook'un banyoya girdiğini fark edince kanlanmış gözlerini sevgilisine çevirmişti, yaşça küçük olan köpükle dolu küvete yaklaşırken kollarını sıvıyordu. "Saçlarını yıkadın mı?"

"Hayır."

"O zaman seni biraz şımartalım," diye mırıldandı Jungkook burukça gülümseyerek, küvetin yanında dizlerinin üzerine çökerken. Şampuan şişesine uzandı ve Taehyung'un kafasına boca etmeden önce saçlarını ıslattı. Taehyung tek kelime etmeden gözlerini yummuş ve kendini sevgilisinin dokunuşlarına bırakmıştı, Jungkook'sa onun kafa derisini masaj yaparcasına okşarken kısık sesle bir şarkı mırıldanıyordu.

Taehyung'u temiz suyla yıkayıp bornozunu giyinmesine yardımcı olduktan sonra doktorun omzundaki ezilme için verdiği losyondan sürmüştü. Yatak odasına gidene kadar kafa havlusuyla saçlarını kurulamış, o yatağa otururken kurutma makinesini ödünç almak için Maddie'yi son kez rahatsız etmişti.

Odaya geri döndüğünde Taehyung'u boş bakışlarla alışveriş poşetlerini süzerken yakaladı. "Sana yeni kıyafetler aldım," dedi Jungkook, makineyi prize takarken. "Pijamaların temiz, mavi poşette."

Taehyung başını sallayarak onu onaylamış, Jungkook başını başka bir yöne çevirdikten sonra da hızla yeni pijamaları giymişti. Jungkook onun saçlarını kuruturken gözlerini yumup sakin sakin oturmuştu. Onun bu sessiz hali Jungkook'u çok korkutuyordu, saçlarının iyice kuruduğuna emin olduktan sonra Taehyung'un başının arkasına kokulu bir öpücük kondurmuş ve yataktan kalkmaya yeltenmişti ki yaşça büyük olanın o güzel parmakları boştaki bileğine sarıldı. "Gitme."

Jungkook'un yüreği parçalandı, daha önce Taehyung'u üzgün görmüştü, daha önce Taehyung'un üzüntüsünde boğulmuştu ama şimdiye kadarki hiçbir duygusal kriz böyle hissettirmemişti genç adama. Hayat Taehyung'un vücudundan zorla çekilip alınmış gibiydi. "Prizden çekeceğim," diye karşılık verdi kurutma makinesini hafifçe sallayarak.

"Seokjin-ie hyung'u arayabilir miyim?"

"Elbette." Jungkook yataktan gülümseyerek kalktı, telefonu ceketinin cebinde olmalıydı. "Hadi mutfağa gidelim, ben yiyecek bir şeyler hazırlarken sen de telefonla konuşursun."

Taehyung onu başını sallayarak onaylamış ve sonra da ebeveyninin sözünü dinleyen küçük bir çocuk gibi ayaklanmıştı yataktan. Parmakları Jungkook'un tişörtünün kol kısmına tutundu, bıraksa kaybolacakmış gibiydi.

Jungkook bozdolabını karıştırırken Taehyung telefonla uğraşıyor, son aramalarda ezberinde olan numarayı bulmaya çalışıyordu. Neyse ki babası yalnız değildi, Seokjin-ie hyung'u onunla beraber hastanede olduğunu ve telefonunun da kendisinde olduğunu söylemişti. Saat farkını hesaplayamadan babasının numarasını arayıp cihazı kulağına yasladı, gergin bakışları buzdolabının önünde eğilmiş rafları karıştıran sevgilisindeydi. "Alo? Hyung?"

the boarding house // taekookWhere stories live. Discover now