4; 구기 & 태태

4.9K 632 199
                                    

  "Bankayı da araştırdım," dedi Taehyung telefona doğru, yolculuk ettiği taksinin penceresinden Galler'in doğal güzelliklerini izlerken. "Yalnızca başkentlerde şubesi bulunan bir banka, zengin kesime hitap ediyor."

"Taehyung..." diyerek kıkırdadı Seokjin hattın diğer ucunda, Taehyung onun başını hayranlıkla iki yana salladığına emindi ve hyung'un takdirini kazanmak dudaklarında ufak bir gülümsemenin belirmesine yol açmıştı.

"Junghyun'un haberi yok anlaşılan." diye devam etti. "Haberi olsaydı Londra'daki bankaya değil de Jungkook'un yaşadığı şehirdeki bankalardan birine yollardı. Abisi aralarının iyi olduğunu sansa da küçüğün ondan sakladığı şeyler olmalı, bunlardan biri nerede yaşadığı. Neyse ki kaldığı pansiyonun adresini sözde kız arkadaşından alabildim."

"Taehyung, anksiyeten olmasaydı dünyayı ele geçirirdin sen," dedi Seokjin gülerek. Biraz daha konuştular ama sohbetleri fazla ilerlemedi zira Taehyung hedeflediği adrese gelmişti. Seokjin'in sıradaki planın ne, sorusunu yanıtsız bıraktı. Maddie'nin üzerinde kurduğu hakimiyet kendine olan güvenini az da olsa güçlendirmiş ve Taehyung'a tüm bunlarla başa çıkıp Bay Jeon'un son dileğini gerçekleştirebileceğine dair umut vermişti.

Dün gece tutmaya başladığı operasyon günlüğüne böyle yazmıştı, en azından.

Jungkook'un neredeyse iki yıldır konakladığını öğrendiği pansiyon, hayatında görüp görebileceği en güzel lokasyona kurulmuştu. Bina ahşaptandı, üç katlı ve genişti. Önünde kumsal ve koyu mavi deniz, arka tarafındaysa zümrüt yeşili bir orman vardı. Taksi Taehyung parayı verip araçtan indikten sonra en yakındaki yerleşim yerine yürüyerek yirmi dakika süren asfalt yolda gözden kayboldu. Pansiyonun kurulduğu sahilde sıra sıra birkaç ev daha vardı, Taehyung bunların da pansiyon olup olmadığını bilmiyordu ama çevreyi keşfetmeye bolca vakti olacağına emindi.

Bavulunu sürükleyerek ahşap binanın ufak bahçesinin taş yolunda tıkır tıkır sesler çıkardı ama düşündüğü gibi olmamış ve kimse onu karşılamak üzere kapıya çıkmamıştı. Hayatı boyunca asla bir pansiyonda kalmadığı için işlerin nasıl yürüdüğünü bilmiyordu, başka bir ülkede olduğu için fazlasıyla zorlanacağına emindi ve bu düşünce serin havada bile ensesinin terlemesine yol açmıştı.

"Merhaba?" Zemin kat koyu yeşil bir halıyla kaplanmıştı, bavulunun tekerlekleri Taehyung resepsiyon olduğunu düşündüğü masaya ilerlerken hoş bir ses çıkarıyordu. Masada kimse yoktu ama pansiyonla ilgili birkaç broşür ve yoklama defterine benzeyen bir imza kağıdı yığını vardı. Selamlamasını biraz daha yüksek bir ses tonuyla tekrarladığında en sonunda içerideki odalardan birinin kapısı açılmış ve kısa boylu, yaşlı, tabiri yerindeyse futbol topu gibi bir kadın dışarı çıkmıştı. "Buyrun?" diye bağırarak karşılık verdi ve Taehyung'un kendisine söylenen kelime karşısında gözleri şaşkınlıkla kapanıp açıldı.

Aksan.

Bu problemi hiç düşünmemişti.

"Bir oda tutmak istiyordum..." diye mırıldandı. Kadın tombul ama kısa bacaklarıyla yürürken bir sağa bir sola ağırlık veriyor ve Taehyung'un onun attığı her adımda düşmesinden endişelenmesine yol açıyordu. Masanın diğer tarafına geçip çekmeceyi kurcalamaya başladı. "Sigara kullanıyor musun?" diye sordu, kullanmak kelimesini öyle telaffuz etmişti ki genç adam cevap vermeden önce birkaç saniye de olsa duraksamış ve kadının ne dediğini anlamaya çalışmıştı. Kadın soru soran bakışlarını kendisine kaldırdığında da yakalanmış küçük bir çocuk gibi başını sallayarak onayladı.

"O zaman sana balkonlu odalardan birini vermem gerekecek, içeride sigara içmek yasak." dedi kadın.

Ama Taehyung anlamadı.

the boarding house // taekookWhere stories live. Discover now