8; 콩나물국

4.3K 565 72
                                    

  "Taehyung-ie?" Telefonun ufak ekranındaki babası suratını endişeyle buruşturmuştu. "Neyin var?"

Cevap vermeden önce elinden geldiğince iyi görünmeye çalıştı ama tüm çabaları arkası kesilmeyen bir öksürük kriziyle sonuçlanmış ve Taehyung'un başını yeniden yastığa gömmesine sebep olmuştu. "Üşüttüm."

"Ah oğlum," Babası üzüntüyle iki yana salladı başını. "Oranın iklimi farklı, neden dikkat etmiyorsun kendine?"

"Dün sabah koşu yapmaya çıkmıştım, rüzgarı hesaba katamadım." diye itiraf etti ama Jungkook'un ona aslında bir bere alması gerektiğini söylediğinden bahsetmemişti. Çünkü Taehyung dün sabah neye kalkıştığını biliyordu. Kaslarının bir anda bu kadar hıza ve harekete hazır olmadığını biliyordu, soğuk havaya beresiz çıkarsa aynı anda hem migreninin hem de sinüzitinin tutacağını biliyordu, düzgün beslenmediği için vücudunun hastalıkla baş edemeyeceğini ve koşudan sonra terini üstünde soğutmadan duşa girmesi gerektiğini biliyordu. Taehyung'u dünyanın en güçlü adamı büyütmüştü, her şeyi biliyordu.

Ama yine de yapmıştı.

Çünkü Jungkook'la Jungkook'un sevdiği bir şeyler yapmak istemişti.

"İlaç aldın mı?"

"Ağrı kesici aldım sadece. Grip değilim, yalnızca soğuk algınlığı."

"Aigoo, babanın çorbası da yok tabi."

Kendini tutamadan gülümsedi, tıkalı burnunu umutsuzca çekmeye çalıştı. "Keşke burada olsaydın."

Babası da şimdi oturduğu yerde dirseğini masaya, elini de çenesine yaslamış, tıpkı Taehyung gibi özlemle gülümsüyordu. "Az kaldı dönmene, değil mi?"

Taehyung yutkunmaya çalıştı. "Bilmiyorum."

"Oğlanı bulduğunu söylemiştin," diye hatırlattı babası. "Ne bekliyorsun?"

"Baba, bir anda söyleye-"

"Taehyung-ah, ne kadar beklersen sonuç o kadar kötü olacak..."

Taehyung'un buna verecek bir cevabı yoktu çünkü babasının haklı olduğunu biliyordu. Seokjin-ie hyung'unun tavsiyesine uyup da Jungkook'u manipüle etmeyeceği ortadaydı, şu an işi uzatıp Jungkook'a gerçekleri anlatmaması sadece ve sadece Taehyung'un onunla vakit geçirmek istemesinden kaynaklanıyordu. Beyni mukusla dolduğu için kendine yalan söyleme yetisini şimdilik kaybetmiş gibiydi. Taehyung Jungkook'u Bay Jeon'a götürmeden önce onunla gerçekten arkadaş olmak istiyordu. Jungkook için yalnızca bir elçi görevi görmek istemiyordu, Kore'ye döndüklerinde ve Bay Jeon'u ziyaret etmek üzere hastaneye vardıklarında, Taehyung Jungkook'un yanında durmak istiyordu.

Babasının ona ninni söylediğini fark ettiğinde utanarak kızardı, gerçekten de kendini şarkının gidişatına bırakmış ve uzandığı yatağında iyice mayışmıştı. Babasıyla aynı anda gülmeye başladılar. "Seni çok özledim." dedi babası, Taehyung'u daha iyi görebilmek için kendi telefonuna yaklaşmış olmalıydı çünkü Taehyung onun yüzünün anca çeyreğini görebiliyordu kadrajda. "Benim oğlum-"

Tam o an kapısı narin bir vuruşla tıklanmasaydı Taehyung hastalığın da getirisi olan duygusallıkla ağlamaya başlardı. Jungkook koridordan "Taehyung?" diye seslenmiş ve içeriye girmek için izin beklediğini belli etmişti.

"Babacığım, kapatmam lazım."

"Çabuk iyileş, tamam mı?"

"Tamam." Ekranı öpmeye çalışıp babasını son kez güldürerek aramayı sonlandırmış ve "Jungkook!" diye seslenmişti kapıya doğru. "Gelsene!"

the boarding house // taekookWhere stories live. Discover now