final

3.5K 393 127
                                    


  Jungkook kapıyı çaldığı sırada Taehyung dükkanına koyacağı ürünleri belirlemeye çalışıyordu. Elleri belinde, bakışları duvara yasladığı tuvallerdeydi. Babasının eve bu kadar erken döneceğini tahmin etmediği için şaşırarak dış kapıya gitmiş ve karşısında sevgilisini görünce de şaşkınlıktan küçük dilini yutmuştu zira Jungkook'u son bıraktığında genç adamın saçları mavi değildi.

"Girebilir miyim?" diye sordu Jungkook.

Taehyung konuşamıyordu, Jungkook'un saçlarını henüz hazmedebilmişti ki bakışları sevgilisini yavaşça süzmüş ve giydiği takım elbise karşısında ikinci bir şok dalgasının esiri olmuştu. "Jungkook?" diye fısıldadı şaşkınlıkla.

Jungkook burukça gülümsedi. "Taehyung?"

Onun gülüşündeki eksiklik, belki de ses tonundaki huzursuzluk kendine getirmişti Kim Taehyung'u, şaşkınlık halinden bir anda sıyrılmış ve Jungkook'un elini tutup kendisini içeri çekmişti. "İnanmıyorum sana."

Jungkook ayakkabılarını çıkarırken o buruk gülümsemesini koruyordu, Taehyung koridorda kendisini beklerken iki taraftan da herhangi bir yorum yükselmiyordu. "Baban evde mi?"

"Hayır, hastaneye gitti."

Küçük olanın bakışları yükseldi. "Bir sorun mu var?"

"Raporunu uzatmak için," diye açıkladı Taehyung. "Bana doyamamış, bir hafta daha istirahat isteyecek."

Jungkook gerçekten güldü bu sefer, Taehyung'la el ele odasına geçerlerken de ekledi: "O hissi iyi bilirim."

Taehyung onu beklemeden yatağına çekip oturtmuş ve kendi de beklemeden bacaklarının dibine çömelmişti. "Bu ziyareti neye borçluyum?" Jungkook'un bakışları tuvallerden ayrılıp kendisini bulunca da masumca gülümseyip yanağını okşamıştı. "Şikayet ettiğimden değil, keşke hep ziyaret etsen."

Jungkook gülümseyerek eğdi başını, Taehyung'un elini avuçlarının arasına alıp sıkıca tuttu bacaklarının üzerinde.

"Aşkım?" diye seslendi Taehyung nazikçe. "Neyin var?"

Jungkook derin bir nefes aldı. "Kendimi çok kötü hissediyorum." Taehyung boştaki elini onun dizine koyup desteklercesine ovaladığında da anlatmaya devam etti. Dün akşam abisiyle kuaföre gitmelerinden başladı ve Taehyung'un onu asla bölmüyor, hızlı konuşması için üstelemiyor olmasının verdiği rahatlıkla bu sabah toplantı odasından ayrılışına kadar her şeyi, tane tane anlattı. Sonra da sustu. Taehyung'un yapacağı herhangi bir yorum, vereceği herhangi bir tavsiye için dört açtı kulaklarını; ama bir türlü yüzüne bakamadı.

"Herhangi bir şeye kalkıştı mı?" diye sordu Taehyung.

Jungkook başını iki yana salladı. "Korktuğunu biliyorum sadece. Korktuklarını." Birkaç saniye bekledi. "Taehyung, o an o kadar güçlü hissettim ki. Abime hak verdim. Kötü olacağım, dedim. Bana kötülük yapana ben de kötülük yapacağım, dedim. Ama ne zaman ki binadan çıktım..." İç geçirdi. "Bacaklarım tutmadı sanki. Buraya gelene kadar on dakikada bir oturup soluklanmam gerekti."

"Yürüyerek mi geldin?" diye sordu Taehyung dehşet içinde. Şehrin iş merkezi sayılan ilçesi Taehyung'un yaşadığı mahalleye oldukça uzaktı çünkü.

Küçük olan omuz silkti. "Nefes almak iyi gelir diye düşündüm. Etrafa bakıp neler olduğunu görmeye çalışmak kafamı yerinde tutar sandım, bilmiyorum, belki de o üçü yüzünden hiçbir şey deneyimleyemediğim şehrimde kaçırdığım şeyleri görmek nefretimi körükler de içimdeki bu hissi buharlaştırır sandım."

You've reached the end of published parts.

⏰ Last updated: Jul 24, 2021 ⏰

Add this story to your Library to get notified about new parts!

the boarding house // taekookWhere stories live. Discover now