4. BÖLÜM: OYUNCAK DÜKKANI

103 61 12
                                    

Ertesi sabah kulağına hıçkırık seslerinin gelmesiyle uyandı

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

Ertesi sabah kulağına hıçkırık seslerinin gelmesiyle uyandı. Gözünü açtığında gördüğü ilk şey Hıçkıdık'ın minicik burnuyla kocaman gözleri oldu. Yataktan doğrulup gözlerini ovuşturarak banyoya girdi. Yüzünü yıkarken Hıçkıdık yataktan aşağıya atladı ve banyoya girerek onun ayağına dolandı. Silay yüzünü kuruladı ve onu yerden alarak banyodan çıktı. Hıçkıdık'ı yatağa bırakıp üzerine dün giydiği kıyafetleri giydi. Çıkardıklarını dürüp dolaba koydu ve Hıçkıdık'ı yataktan aldı. Kendi ayakkabılarını giyerek dışarıya çıktı.

Aşağıya indi ve yemek salonuna girdi ancak masada kimse yoktu. Yemek salonundan çıkıp mutfağa girdi. Bir kaç hizmetli dışında orada da kimse yoktu. İçeriye girdiğinde hizmetlilerden biri onu fark etti.

"Bir sorun mu var?"

"Etrafta hiç kimse yok."

Hizmetli duvardaki saate baktı.

"Saat daha çok erken, kimse uyanmamıştır."

Silay saate baktı. Sekizi gösteriyordu.

"Normalde kaçta yemek yeniyor?"

"Saat on birde."

Silay başını sallayıp mutfaktan çıktı. 'Neredeyse üç saat var.' Oflayıp odasına çıktı ve Hıçkıdık'ı battaniyenin üzerine bırakıp yastığın altından telefonunu aldı. Yatağına oturup telefonundan dünkü oyunu oynarken aklına oyalanabileceği başka bir şey geldi.

Oyundan çıkıp ön kamerayı açtı. Kamerayı ayarladı. Kendini çekip galeriden fotoğrafa baktı. Fotoğraf düşündüğü gibi bir anda yok olmamıştı. Ayağa kalkıp telefonunu cebine koydu. Hıçkıdık'ı battaniyeden alarak odadan çıktı. Koridorda ilerlerken Hıçkıdık yine elinden fırladı. Silay bu sefer onu yakalayamadı ve peşinden koşmak zorunda kaldı. Hıçkıdık koridorun sonuna ilerleyip merdivenlerden indi. Silay peşinden koşarken merdivenlerde az kalsın düşüyordu. Hıçkıdık hayal odasının önüne geldiğinde onu ancak yakalayabildi. Başını da tutarak onu avuçlarının arasına sıkıştırdı.

Şatodan çıkıp Eze ile gittiği akarsuyun yanına gitti. Akarsuya gelince Hıçkıdık'ı yere bıraktı. Telefonu cebinden çıkardı ve kamerasını açtı. Arkasındaki ağaca oturup etrafta fotoğrafını çekebileceği bir şey aradı. Oturduğu yerde Eze'nin saçlarını ördüğü pembe çiçekleri görünce onun fotoğrafını çekmeye karar verdi. Doğrulup ayağa kalktı ve kamerayı ayarlayıp net olduğuna emin olduktan sonra üstten fotoğraflarını çekti. Fotoğrafı açıp nasıl çıktığına baktı. Telefon galerisinden çıktığında ayağında Hıçkıdık'ı hissetti. Ayağının dibinde otları yemekle meşguldü.

DUVARLARIN ARDINDAWhere stories live. Discover now