3.1

1.7K 192 214
                                    

Multide Asya var

Hadi beni üzmeyin yorum yapın

Asya'dan

Adreste yazan eve geldiğimde önünde durup öylece baktım. Ay tutulması gerçekleşeli biraz zaman geçmişti, amacımda buraya gelmek bile yoktu ama Kerem'in neden gelmediğimi bilmeye hakkı olduğunu düşünüp yine de gelmiştim.

Elimde tuttuğum anahtarla kapıyı açıp teras katına çıktığımda etrafa bakındım. O kadar hoş bir ortam vardı ki, uzun bir süre hayran hayran etrafa bakınmıştım.

Yerde serili olan örtünün üstünde duran yemeklere baktım, özel olarak kendi hazırlamıştı. Muhtemelen kötü olabileceğini düşündüğünden de yanında hazır yiyecekler vardı.

Bunları gördükçe daha çok üzülmüştüm, kendi korkum yüzünden onu çok üzmüştüm. Ne olursa olsun ona söz vermiştim, gelmem gerekiyordu.

Etrafa bakınmaya devam ederken salıncakta yatan Kerem'i gördüğüm gibi yavaş adımlarla yanına yaklaşıp dizlerimin üzerine çöküp yüzüne bakmıştım. Uyuyordu.

"Özür dilerim Kerem." diye fısıldadım. Uyanmaması için fısıldayarak konuşuyordum. "Korktum, sen beni bu kadar severken sevginin altında ezilmekten çok korktum. Sevgine karşılık veremiyorum demekten korktum, bunu yüzüne söylemekten korktum."

Bir süre durduktan sonra tekrar fısıltıyla konuşmaya devam ettim.

"Zamanı geri almayı çok isterdim, korkularımı boş verip buraya gelirdim ama beynimin içindeki düşünceler bunu engellemekte çok başarılıydı."

"Senin aşk dolu bakışlarına karşılık olarak boş bakışlarım gelsin istemezdim. Seni hayal kırıklığına uğratmayı da hiç istemezdim ama yaptım, seni hayal kırıklığına uğrattım. Hem de sen 1 aydan fazladır bu anı beklerken ben hiçbir açıklama yapmadan senin yanına bile gelmedim."

"Sadece... Koray'ın dediği şeyler," dedikten sonra kısa bir süre duraksadım. "Kafa karıştırıcıydı."

Üstündeki örtüyü biraz daha yukarı çektim, hava soğuktu ve terasta uyuyordu. Hasta olmak için çabalıyor gibiydi.

Ya da yaşadığı hayal kırıklığını atlatmaya çalışıyordu.

Dizlerimin üstünden kalkıp yerdeki örtüyü salıncağın önüne çekip örtünün üstüne oturdum ve Kerem'i izlemeye başladım.

Karşıma çıktığı an ona benim tipim olup olmadığını söyleyeceğimi söylemiştim ama sanırım bundan vazgeçmeliydim. Onu hayal kırıklığına uğrattıktan sonra bir de tipim olduğunu söyleyemezdim, belki de boş yerr umut vermiş olurdum.

Yüzünün önünde duran saç tutamını geriye attığımda rahatsız olmuş gibi kıpırdanmıştı. Uyanmamasını şans bilirken örtünğn üstünde duran telefonu elime aldım. Kerem şarkı açıp öyle uyumuş gibi duruyordu.

Çalan çalma listesini incelerken göz ucuyla Kerem'e baktım. Bütün şarkıları özenle seçmişti anlaşılan, hepsinin ortak bir noktası vardı.

Telefonu bırakacağım sırada Kerem'in benimle olan mesajlarına girdim. Uyumadan hemen önce bana mesaj atmıştı, telefonumu evde unuttuğum için hiçbir mesajı görme imkanım olmamıştı.

Mesajların başına çıkıp hepsini teker teker okudum. Engeli kaldırmadığım zamanlardaki mesajları da okumuştum.

Kerem ile Aslı olamazdık belki ama Kerem ile Asya olabilirdik.

Okuduğım cümle ile kendi kendime gülümseyip telefonu kapatıp yerine geri koymuştum. Kendimi suçlu hissediyordum, birinin duygularına karşılık vermek bu kadar zor olmamalıydı. O sevilmeyi bu kadar hak ederken neden ona bu sevgiyi veremiyordum, neden üzülmesine neden oluyordum?

Belki de aradığı sevgi bende değildi.

Birilerini sevemiyordum, birilerinden hoşlanamıyordum. Birine güvenmek bile zordu artık benim için, ancak Kerem kolayca ona güvenmemi sağlayabilmişti, ona güvenebileceğimi bana en iyi şekilde hissettirmişti. Onunla konuşurken hiçbir şeyden tereddüt etmiyordum.

"Bir kere sözümü tutmadım diye şu an bana ne kadar inanırsın bilmiyorum ama, söz en yakının olacağım." diye mırıldandım en son.

Elimi yanağına değdirdiğimde buz gibi olduğunu hissetmiştim, eğer sabaha kadar burada kalırsa hasta olmama gibi bir ihtimali yoktu. Uyandırmam daha iyi olacaktı.

"Kerem, buz gibi olmuşsun sabaha kadar burada uyuyamazsın." derken gözünün önündeki saçı da gözünün önünden çekmiştim. Sesimle beraber elimin alnına değmesiyle birlikte irkilip yavaşça gözlerini aralamıştı.

Karşısında beni görünce yarım açık gözlerle bir süre bana bakmıştı. Olayın gerçekliğini kavrayınca anca bir şeyler söyleyebilmişti.

"Gelmişsin, yani biraz geç oldu ama sorun yok." derken yattığı yerde doğrulup oturur pozisyona geldiğinde elleriyle kollarını ovuşturmuştu. Oldukça üşümüş olmalıydı.

"Kardan adama dönüşmeme çok az bir vakit kalmış." derken benim yerde oturduğumu görüp yanına oturmamı işaret etmişti. Oturduğum yerden kalkıp salıncakta yanına oturdum.

Yanına oturduğum anda az önce üzerinde olan battaniyenin bir tarafını benim omzuma diğer tarafını da kendi omzuna alarak üşümemizi engellemişti, ancak battaniye çoğunluk olarak benim tarafımdaydı. Üşümemem için çabalıyordu.

"Pek hayalimdeki gibi değil ama bu da mükemmel." diye mırıldandı bana bakarken. O bana bakarken bakışlarımı ona çevirememiştim, bunu yapamamıştım.

"Özür dilerim." dedim bakışlarım yerdeyken ama bir süre sonra içim elvermeyince ona bakmıştım.

"Seni sevemedim."

Dediğimle birlikte  o mutlulukla parlayan gözleri bir anda ışığını kaybetmişti, buna zıt olarak dudaklarında ufak bir gülümsemr vardı ama duygularını gizleyemiyordu, gülümsemesi bile burukçaydı.

"Hiçbir zaman seni buna zorlamadım, özür dilemeni gerektirecek bir şey yok." dedi gülümsemeye devam ederken.

"Özür dileri-..." diyecekken sözümü kesti.

"Gerek yok, suçluluk duyman en son isteyeceğim şey bile değil. Seni, beni sev diye sevmiyorum, seni seviyorum çünkü... nedeni yok. Seviyorum, gözümde en sevilmeyi hak eden kişi de sensin ama lütfen, sevgim sana yük olmasın. En yakın arkadaşın olmaya devam edeceğim ama dediğim gibi, lütfen sevgim sana yük olmasın."

"Sevilmeyi en çok hak eden kişi de sendin Kerem, ama..."

"Seni sevebilecek kişi ben değilmişim."

Ay tutuldu | TextingWhere stories live. Discover now