3.9

1.6K 139 77
                                    

"Uyumayacaksın herhalde, değil mi?" diyen Asya'nın sesini duyduğumda kapanmak üzere olan gözlerimi araladım.

"Sesin çok yatıştırıcı, uykumun gelmesi elimde olan bir şey değil." diye mırıldanıp gözlerimi kapatmamla birlikte kafama yediğim yastık ile yattığım yatakta doğrulup Asya'ya bakmıştım.

"Ama niye kafama yastık attın şimdi?" diye sordum yastığa baktıktan sonra. Ne yapmıştım ki?

"Uyumak yasak, izin vermiyorum." dedikten sonra eline aldığı diğer yastığı da yüzüme fırlatmıştı.

"Tamam ya, uyumuyorum." dedikten sonra bana attığı iki yastığı ona geri fırlatmıştım.

"Aferin, yola gel böyle." diyerek yastıkları düzgünce yatağının üzerine yerleştirmişti. Yiğit'in yatağına kıyasla onun yatağı oldukça düzenliydi.

"Dışarı çıkalım mı? Sen uyuyacaksın yoksa." derken yatağından kalkmış ve sanki bana fikrimi sormamış gibi ceketini üstüne giymişti. Daha doğrusu daha önce benden aldığı ceketimi.

"Fikrin sorulmadı, dışarı çıkıyoruz hadi." derken yanıma gelip tam önümde dikilmişti.

"Önce bir ceketimi giyseydim." diye mırıldandım sandalyenin arkasındaki ceketime göz ucuyla bakarken. Ancak Asya beni zorla oturduğum yerden kaldırmış ve odadan çıkmamı sağlamıştı. Kapıyı yüzüme kapatırken öylece kapıyla bakışmıştım. E hani dışarı çıkacaktık? Buradaki dışarı benim odadan dışarı çıkmam mıydı?

"Ama dışarı çıkacaktık, beni niye ektin?" Ye mırıldandım üzgün çıkarmaya çalıştığım sesiyle. Belki bana acırdı da odanın kapısını açardı.

En sonunda kapı açıldığında Asya elinde ceketimle dışarı çıkmış ve bana elindeki ceketi uzatmıştı.

"Ne yaptın ki içeride?" deyip kapıdan içeriye bakmaya çalıştığımda hızlıca kapıyı kapatıp ceketi almamı işaret etmişti. Elinden ceketi alıp üzerime geçirdiğimde Asya yanımdan geçip dış kapının oraya gitmiş ve ayakkabılarını giymeye başlamıştı.

"Bu arada sen eve girerken etrafta kimse var mıydı?" dedi yanına gittiğim gibi. Bir yandan ayakkabılarını giymeye uğraşırken konuşmaya çalışıyordu.

"Yoktu sanırım, neden sordun?" derken ben de ayakkabılarımı hızlıca giymiş ve birkaç merdiven aşağıda Asya'yı beklemeye başlamıştım. Bağcıklarını bağlıyordu.

"Yiğit evde olmadığı zaman sessizlikten anlaşılıyor, evde de tek kim var? Ben. Eğer biri seni gördüyse eve erkek attığımı falan söylerler." derken bağcığını bağladığı gibi derin bir nefes vermişti.

Yavaş yavaş merdivenleri inmeye başlarken Asya da arkamdan ilerliyordu.

"E şimdi çıktığımızı görseler ne olacak?" dedikten sonra yanlış anlaşılmasın diye ekleme yaptım. "Evden beraber çıktığımızı yani."

"İnan bana hiç umrumda değil." diye mırıldandı. Sesi biraz bıkkın geliyordu.

Merdivenlerden inip dış kapıya ulaştığımızda kapıyı açıp Asya'nın geçmesini beklemiştim. Bana gülümseyip kapıdan geçtiğinde peşinden giderek kapıyı kapatmış ve o nereye giderse yanından yürümeye başlamıştım.

"Kerem, yanlış anlamazsan sormak istediğim bir şey var. Beni sevdiğini söylüyorsun ama bunu nasıl fark ettin? Birden ben bu kızı seviyorum demiş olamazsın ya?" diye mırıldandı yerdeki taşı sektirerek yürürken.

Birkaç saniye duraksadım, ona olan duygularımı ona anlatmak garip geliyordu ama şimdi kendisi anlatmamı istemişti. Anlatmama gibi bir şansı kendimde görmüyordum.

"Aslında hep biraz dikkatimi çekiyordun ama bu fikkat çekmekten fazlası değildi işte, seni tanımadan sana karşı bir duygum oluşamazdı sonuçta. Belki hoşlantı olabilirdi ama benim duygularım seni tanıdıkça çok hızlı büyüdü Asya." diye mırıldandıktan sonra devam ettim.

"Yiğit ile arkadaş olmam seni tanıma işini kolaylaştırıyordu, başlarda Yiğit seni sevdiğimi bilmeden ara sıra seni anlatıp duruyordu. Zaman geçtikçe Yiğit'in anlatımı ile birlikte seni izlemeye başladım. Dışarıdan bakan biri sana soğuk diyebilirdi ama ben senin asıl kişiliğini görebiliyordum. Sevdiğin kişilere olan bakışının aslında ne kadar farklı olduğunun farkındaydım."

"İlgimi çok fazla çekiyordun ama bu duygulara hâlâ isim koymamıştım o zaman, ilgimi çekiyor diyordum sadece. Zamanla Yiğit sana karşı ilgimin olduğunu fark etti ve daha çok şey anlatmaya başladı. Okuldaki kişiliğin ile evdeki kişiliğinin ne kadar zıt olduğunu o zaman fark ettim."

"Ben, bana okuldakilere davrandığın gibi davranma istedim, bunu o kadar çok istedim ki anlatamam Asya. Bana o soğuk gözlerle bakma, sevecen gözlerle bak diye her şeyi yapabilirdim. Seni ne kadar çok tanımak istediğimi, merak ettiğimi fark edince en azından senden hoşlandığımı kabullenmiştim."

"Ama sadece hoşlantıyla kalmadı." dediğimde bakışlarını bana çevirmişti. Gözlerindeki o bakışı anlayabilmek çok zordu, bir sürü duygunun karışımı gibiydi.

"Gitgide senin hakkında daha çok şey öğrendim ve bu öğrendiklerim hiçbir zaman merakımı azaltmadı. Hani derler ya sevdiğin kişinin yanında kalbin hızlanır, konuşamazsın diye. Bende öyle bir şey hiç olmadı. Ben sana baktıkça huzur doluyordum, seni görmek bile beni mutlu ediyordu."

"Diyordun ya çok pozitifsin diye, kaynağı hep sendin. Hiçbir zaman başka bir şey olmadı. Senin etrafımda olduğun zamanlar dışında da pozitif biriyfim çünkü sen hep aklımdaydın. "

"Tesadüfen göz göze geldiğimiz zamanlarda bile neler hissettiğimi sana anlatamam Asya. Nasıl tarif ederim inan bilmiyorum."

"Neyden bahsettiğini biliyorum." dediğinde sormak istediklerimi içimde tutmaya karar verdim. Zaten büyük ihtimal cevap bile vermeyecek, beni geçiştirecekti.

"Birini sevip sevmediğini anlamaya çalışıyorsan söyleyeyim, herkesin sevgisi farklı gözükür. Birileri karşısınfa kekelemeye başlarken başka biri daha fazla konuşmaya başlayabilir. Onun yanındaki hareketlerini değerlendirmen lazım." Diye mırıldandım en son olarak.

Umutlanmak istemiyordum, sevdiği kişi ben olsam bunu zaten söylerdi. Boşa umutlanmak olurdu bu...

"Birini sevip sevmediğimi anlamaya çalışmıyorum, merak ettim sadece." diye mırılfndı

Yalan söylüyordu.

~~~~~

Sanırım 2 haftadır yoktum buralarda, genel olarak pek keyfim olmadığı için uygulamaya hiç girmedim ve kendime biraz süre tanıdım.

Hâlâ yazma hevesim yok ancak taslakta 1-2 bölüm daha var, onlar bitene kadar eski yazma hevesimi geri kazanacağımı düşünüyorum.

Görüşürüz.

Ay tutuldu | TextingWhere stories live. Discover now