4.5

1.5K 148 6
                                    

Kerem'den

Asya'nın kapısının önünde beklerken etrafa bakınmaya başladım. Sabah okula beraber gitmek istediğini söylemişti, açıkçası yolun yarısında karşılaşmayı planlasak da ben bu dediğimize uymamış ve erkenden Asya'nın kapısının önüne gelmiştim.

Geçen gece yaşanan olay hâlâ bir rüya gibi geliyordu, biri bana seslense uyanacak ve bir daha bu rüyaya geri dönemeyecek gibi hissediyordum.

Kendimi Asya'nın beni sevemeyeceğine çok inandırmıştım, o gün reddedildikten sonra asla böyle bir şey yapacağını aklımın ucundan bile geçirmezdim.

Kapının açılmasıyla birlikte düşüncelerimden sıyrılıp kapıdan çıkan Asya'ya çevirdim bakışlarımı. Beni kapının önünde görmesiyle başta afallasa da sonradan yüzünde oldukça içten bir gülümseme oluşmuştu.

Kapıyı kapatıp hızla yanıma geldi ve elimi tutup parmaklarımızı birbirine kenetlemişti. Demek ki gece olanlar bir rüya değildi.

Yavaş yavaş okula yürürken Asya da heyecanla bir şeyler anlatıyordu. Bir yandan anlattıklarını dinlerken diğer yandan yüzünü inceliyordum.

Nasıl aklıma gelebilirdi ki bir gün yüzüne doya doya bakabileceğim? Ona olan duygularım onu rahatsız etmesin diye sürekli kendimi ona bakmaktan alıkoymuştum ama şu an bunu yapmama gerek yokmuş gibi hissediyordum.

"Sen beni dinliyor musun?" diye sordu yüzüme bakarken. O an son söylediği şeyleri dinlemediğimi fark etmiştim, suçluluk duygusuyla küçük bir çocuk gibi gülümsedim.

"Yiğit artık seni hayattan bezdireceğini söyledi." dediğinde yüzümdeki gülüş donmuştu. Doğru ya, biz Asya ile sevgili olduğumuz gibi bana bu kadar iyi davranmayı keseceğini ve en ufak yanlış hareketimde hayatı bana zindan edeceğini söyleyip duruyordu, sözünün arkasında duracağından emindim.

"Hallederiz artık bir şekilde ya." diye mırıldandım. "Yanımda sen varsan Yiğit'in bana hayatı dar etmesine de katlanırım." dediğimde gözlerimin içine bakarak gülümsemiş ve ardından kafasını koluma yaslayarak yürümeye devam etmişti.

Yol boyunca böyle yürümüştük, anca sınıflara ulaşınca birbirimizle vedalaşıp kendi sınıflarımıza girebilmiştik.

Ben sıramda otururken Yiğit'in çantasını birden sıraya fırlatmasıyla birlikte bakışlarımı ona çevirdim. Yüzünde ciddi bir ifade vardı ama bunun sahte olduğu her hâlinden oldukça anlaşılıyordu.

İstemeden gülmeye başladığımda yüzündeki ciddi ifade yavaş yavaş yerini kaybetmeye başlamış ve en sonunda o da gülmeye başlamıştı. Sıraya oturduktan sonra konuşmaya başladı.

"Aslında Asya'ya abilik yapıp seni biraz korkutmak istiyordum da karakterime pek uymuyor." dedi bir yandan gülerken. Sonra yüzü yavaş yavaş ifadesiz bir hâle bürünmüştü.

"Bir de Asya'yı üzecek bir şey yapmayacağını bildiğim için içim rahat açıkçası. Sana güvenmeseydim en başından Asya'ya yaklaşman için hiç yardım etmezdim zaten." diye mırıldandı.

"Açıkçası bunları duymayı beklemiyordum." dediğimde kendi kendine güldü. Nedense keyfi yerinde duruyordu.

"Keyfin yerinde duruyor, sevindim." derken sınıfa Koray'ın girmesiyle birlikte benim yüzümdeki gülüş yavaş yavaş solmuştu.

Aramızda bir konuşma olmamıştı, yavaş yavaş birbirimizden uzaklaşmıştık ama nedensizce içimden bir ses Koray ile ilgili bir sorun olduğunu söylüyordu. Böyle uzaklaşmasının bir nedeni vardı ve ben bunu merak ediyordum.

Aşırı kuvvetli bağları olan arkadaşlar değildik belki ama onlara değer vermiştim, hiçbir şey söylemeden şimdi birer yabancıdan farksızdık.

Hatta Koray benden pek hoşlanmıyor gibi bakıyordu.

Belki de bunu öğrenmem gerekiyordu.

Ay tutuldu | TextingWhere stories live. Discover now