9.BÖLÜM: "TANRININ MASALI"

1.3K 201 382
                                    

Tommee Profitt:With You Til The End

Oceans:The Sound of Your Voice

Rachel Rabin:Raise the Dead

KÖREBE

9.BÖLÜM: "TANRININ MASALI"

Ruhumun her köşesine dağılan korku, kalbimi kemikten duvarın ardında hızlandırmaya başladığında gök yarılırcasına gürledi.

Yağmur damlaları birer birer yeryüzüne düşmeye başladığında, göğün çığlıkları bütün semada yankılandı. Aceleci zaman hızla akmayı sürdürürken, birileri evinin kapısını kapattı, birileri yorgan altına girdi, birileri sokaklara döküldü, birileri oturduğu masada öylece karşısındaki duvarı izledi. Zaman geçti. Geçen zamanın içinde gök ne kadar yarıldıysa, o yarıktan dışarıya o kadar gözyaşı döküldü. Ne kadar gözyaşı döküldüyse, yeryüzünün kötülüğü o kadar öldürüldü.

Yaprakların üzerine düşen damlaların sesi kulaklarımı doldurmaya başladığında avuçlarıma batırdığım tırnaklarımın etimde izler bıraktığının farkındaydım. Huzursuzluk baş göstermiş bir filiz gibi içimde yeşermeye başladığında, o filizin kurumuş bir ağaca dönüşeceğini biliyordum. Dallarımda kalan son kuru yaprakların da döküldüğü hissi aklımın ücra köşelerinden görünüyor, beni endişe içerisinde izliyordu. Damarlarımda akmaya başlayan tedirginlik, bütün vücudumdaki kanı çekiyordu sanki.

Öylece durdum. Zaman aksa da, ben akan zamanın içinde donakaldım. Elimi uzatsam dokunabileceğim kadar yakınımda olan gerçeğe bakakaldım. Gerçeğin yansıması gözlerimde dans ederken, bedenimden sıyrılacağı günü kollayan ruhumun beni alt ettiği için attığı sevinç kahkahalarını duyabiliyordum.

Ruhum benden kurtulmak istiyordu.

Bir anlığına nefes almayı denedim ama alacak bütün hava tükenmiş gibi boğazıma batan son nefesim, dudaklarımın arasından kopup silahları birbirine doğrultan insanların üzerine aktı. Gözlerim hâlâ karşımda duran, bana değil, bir başkasına baksa da tam gözlerime bakıyormuş gibi hissettiren mavi gözlerdeydi. Bakışlarım onun gözlerindeki yansımaya odaklandığında, orada, onun gözlerinden elinde silah tutan üç kişi gördüm. Arkamı dönmedim, bir başkasına bakmadım. Burası neresiydi, ben buraya nasıl gelmiştim bilmiyordum ama bunun bir sebebi olduğu belliydi.

Aklımın içinde darmadağın bir halde oradan oraya savrulan düşüncelerime elimi uzatsam da hiçbirini yakalayamadım. Görünmez bir parçaymış gibi elimi uzattığım her düşüncenin içinden geçip gitti parmaklarım. Dokunamadım, tutamadım, sahip olamadım. Sanki dünya üstüme yıkılmış da, ben burnum bile kanamadan o yıkımdan çıkmışım gibi hissettim. Yıkılan her şeyi daha net görebildiğim bir zamanın içinde, saniyelerin dakikaların üzerine yıkılmadığına şahitlik etmeye başladım.

Yıkılan tek şey dünyaydı, o da benim üzerime yıkılmıştı.

Duran tek şey zamandı, o da yalnızca benim için durmamıştı.

Ben kimdim? Kimin kanını taşıyordum? Kimin hayatını yaşıyordum? Ruhum gerçekten de bana mı aitti yoksa ait olacak bir beden bulamadığı için mi beni seçmişti? Sorular yankılandı dağınık düşüncelerimin arasından, yankılanan sorular yeniden kulaklarıma ulaştığında bozguna uğradım. Kaçmak için ortaya bıraktığım soruları yine kendime sormuş olmanın verdiği bir mağlubiyetle öylece kalakaldım.

Korkut bir şeyler söyledi ama sesleri duyamıyordum. Buradaydım ama aynı zamanda değildim de. Kaşlarım çatılırken bakışlarım Korkut'un boynuna doğru kaydı. Boynunda bir kesik vardı ve kesikten durmadan kan sızıyordu. Öne doğru attığım adım ayağımın altında ezilen kuru dalın sesiyle durdu. Ormanın içine yayılan gürültüyü yalnızca ben duymuştum, kimsenin duruşu bozulmamıştı. Görünmez miydim?

KÖREBEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin