5.BÖLÜM: "SIĞINAK"

2.2K 327 314
                                    

The Rasmus:Livin' in a World Without You

Rihanna:Stay

Breaking Benjamin:The Dark of You

KÖREBE

5.BÖLÜM: "SIĞINAK"


Hayata kırgındım ama beni bu hayatın içinde kimsesiz bırakan, kendine bile yaklaştırmayan Tanrı'ya olan kırgınlığımı kelimelerle anlatamazdım.

Doğmayı benim seçmediğim bir dünyada onlarca sınavdan geçmiş, bu sınavlarda ayakta kalmam sonucunda sağ yanımda beni izlediğine inandığım meleğin elindeki deftere bir çentik daha atmasına sebep olmuştum.

Doğmayı benim seçmediğim bir dünyada onlarca savaş vermiş, bu savaşlarda bana zarar veren herkese zarar vererek sol yanımda açığımı kollayan meleğin defterine bir çizik atmasına müsaade etmiştim.

Ben doğmayı seçmediğim bir dünyada yaşadıklarım ve bu yaşadıklarıma verdiğim tepkiler sonucunda, öldükten sonraki hayatımın yollarını çizmiştim. Şimdi gözlerimi kapattığımda ilerleyeceğim yolu çok net görebiliyordum ama Tanrı farkında değil miydi: Ben onun kulu olarak çoktan ölmeyi kabullenmiştim.

Saniyeler dakikaların üzerine bir yağmur gibi yağıyor, ben istemesem de dakikalar geçtikçe zaman da dakikalarla birlikte geçiyordu. Gözlerim karanlığa alıştığından mı yoksa gerçekten karanlıkta olduğumdan dolayı mı böyle hissediyordum, bilmiyordum ama şu an hiç olmadığım kadar huzur doluydum. Gözlerimi açamadım, göz kapaklarımın üzerinde öylesine büyük bir ağırlık vardı ki bir an için ömrüm boyunca uyusam da buna baş gelemeyeceğimi düşündüm. Oysa hayat düşeni sevmezdi. İnsanlar düşenin üstüne basıp geçtikçe hayat, hiçbir çaba göstermeyen insandan nefretini esirgemezdi. Çünkü hayat savaşmayı, o savaş sonucunda kazanmayı severdi.

Ben hayatla olan savaşımda pes etmiş durumdaydım.

Yürüdüğüm yolların sonunda beni beklediğine inandığım mutluluğa ulaşamıyor olmamın sebebi çoktan o mutluluğu bulmuş olmam mıydı yoksa mutluluk denen bu saf duyguyu hak etmiyor oluşumdan mıydı bilmiyordum ama ben artık yorulduğumu hissediyordum. Ne zaman öleceğimizin belli olmadığı bir hayatın içinde oradan oraya savruluyor, belki de yarına çıkabilmemizin imkânsız olduğu bir güne gözlerimizi yumarak yorgunluklarımızı unutmaya çalışıyorduk. Unutuluyor muydu? Sanmıyordum. Sadece bazı şeylere alışılıyordu ve yorgunluk artık benim alıştığım bir ruh haliydi. Çünkü benim yorgunluğum fiziksel değil, ruhsaldı. Bu yüzden ruhum yorgundu, kollarım, bacaklarım ya da başka bir yerim değil. Ben yorgundum.

İnsanlara sevgimi vermekten bir an olsun kaçamadığım zamanlarda, onlar, verdiğim sevgiden kaçtıklarında fark etmiştim bazı şeyleri. Bazı insanlar sevilmeyi istemezdi, bunu hak etmez ve dahi buna layık bile olmazdı. Ben hak etmeyenlere verdiğim sevginin ahını kendi mutluluğumdan çıkaran bir zavallıydım ve bunu değiştirmenin benim elimde olduğunu biliyor, bunun için çabalıyor ve kimseye sevgi göstermemeye dikkat ediyordum. Oysa ben bu değildim. Sevmenin insanı iyileştirebilecek bir güce sahip olduğunun farkında olan bir insan için sevgiyi zehirmiş gibi dudaklarının ucuna bile değdirmeyen bir insan gibi davranmak bir hayli zordu ve ben bu zorluğu sırtlarken, belimin günden güne bükülüyor oluşundan kaçamıyordum.

İnkâr edemeyeceğim kadar kamburlaşmıştım ve bu kamburluğumun sebebi kendimden esirgediğim sevgiyi başkalarının ayaklarına sermemden kaynaklanıyordu.

Ben artık başkasını değil, kendimi sevmek istiyordum. Kendimi sevmeyi mümkün kılmak istiyordum. Benim bana ihtiyacım vardı, bir başkasına değil.

KÖREBEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin