1.BÖLÜM: "KAFES"

5.8K 544 1.4K
                                    

Skillet:Rebirthing

Theory of a Deadman:Ted Bundy

Dead Posey:Don't Stop the Devil

KÖREBE

1.BÖLÜM: "KAFES"

Aklımın süzgecinden elediğim düşünceleri birer birer astım gözlerimin önüne. O düşüncelerde gizliydi geleceğim. O düşüncelerin bizzat kendisiydi, özgürlüğümün anahtarları.

Dışarıda yoğun bir kar yağışı vardı. Kar taneleri büyük bir yarış içerisindeymiş gibi gökyüzünün bağrından kopuyor ve yeryüzünün koynuna düşüyordu. Havanın soğukluğu evin içerisine işlemiş durumdaydı zira yaz veya kış fark etmeksizin temiz havayı içime çektiğim pencere ardına kadar açıktı. Bulunduğum ortamda temiz havayı içime çekemezsem, bir süre sonra rahatsız hissederdim. Bu yüzden barındığım her yerde, pencerelerden birinin mutlaka açık olmasına dikkat ederdim.

Oturduğum tekli koltukta sanki imkânı varmışçasına daha da ufaldım. Dizlerime kadar çektiğim çoraplarım bacaklarımı kaşındırıyor olsa da havanın soğukluğu bu kaşıntıyı bana unutturuyordu. Üzerimdeki kırmızı siyah kareli poları boynuma kadar çekmiş olmam, beni soğuktan korumuyordu.

O sırada odamın kapısı birkaç tıklatılıştan sonra açıldı. Gelen kişiye bakma gereği duymadım, kimin geldiğini gayet iyi biliyordum.

"Sana bu pencereleri açma diye kaç kez söyleyeceğim?" diye bağırdı halam. Yanımdan hızlıca geçip açık olan pencereyi kapattı ve bana dönüp önümde dikilmeye başladı. Yüzüne bakma gereği duymadım. "Kalk hazırlan artık, akşam misafir gelecek diye boşuna mı bağırıyorum ben sabahtan beri? Yardım et bana. Zaten Zehra da erkenden çıkıp gitmiş, bu evde ben dışındaki herkes rahatına düşkün."

"Gelecek olan kişiler sizin misafirinizse neden yardımı ben ediyorum?" diye sordum, halen pencerenin dışında kalan kar yağışını izlerken. Halamın yüzünün değiştiğini hissetsem de kendimden ödün vermedim. Çünkü ona bir kez boyun eğersem, eğdiğim boynuma yaslayacağı kılıcı arkasında sakladığının farkındaydım. Halam, insanların özeti gibiydi. Kime güler yüz göstersek gülen yüzümüze aldanıp, bize her şeyi yapacağını sanıyordu. Bunun sonucunda da en büyük hasarı yine biz alıyorduk. Bu dünyada iyi olmak demek, kaybetmek demekti. Benim fıtratımda iyi bir insan olmak yoktu, olmayacaktı.

"Çünkü bu evde hep birlikte yaşıyoruz," diye cevap verdi bana. Bu cümleye karşılık her ne kadar kahkaha atmak istesem de gülmeye gücüm de, keyfim de, isteğim de yoktu. "Ahır değil burası, ev. Herkes birbirine yardımcı olmak zorunda. O yüzden kalk ve mutfağa gel."

Yanımdan geçip gideceği sırada poların içinde kalan elimi çıkarıp onu bileğinden yakaladım. Uzun zaman sonra bakışlarım pencereden kopup halamın şaşkın yüzüne doğru tırmandı. Çatık kaşlarımın altında kalan öfkeli bakışlarımın halamı her zaman korkuttuğundan emindim, bu yüzden beni öfkelendirmeye kalkıştığında bunu savunma mekanizması olarak kullanıyordum. Ancak bu, yorulduğum gerçeğini değiştirmiyordu. Çünkü kötü bir insan olmak benim isteyerek evrildiğim bir durum değildi ve ben artık kötü bir insan olmak istemiyordum. Ben sadece nefes almak, yaşadığımı hissetmek istiyordum. Her insan gibi ağladığım zamanlar olsa da, günün birinde arkadaşlarımla dışarıya çıkıp eğlenmek istiyordum. Ben gerçek manada insan olmak istiyordum. Kendi odama kapanmak, oturduğum bu tekli koltukta hayatımı sürdürmek, altına saklandığım polarla büyümek ve mevsimlerin geçişlerini izlemek artık beni bunaltıyordu.

KÖREBEWhere stories live. Discover now