11-

741 75 15
                                    

Bu bölüm düzenlenmiştir.

Jimin hissettiği parmakların yüzünde bıraktığı tüy gibi dokunuşlarla gözlerini açmadan gülümsemişti, gelenin kim olduğunu tahmin etmek hiç zor değildi onun için. Bir kişi dışında biri sabahın köründe odasına girmek için cesaret iksiri içmiş olmalıydı. Şu an buna gerek duymadan odasına girebilecek tek kişi sevgilisi Jungkook'tu, gözlerini yavaş yavaş açtığında görüş alanına giren kocaman gözler fazla yakın oldukları için istemeden irkilmesine sebep oldu.

Kollarını Jungkook'un omzuna koyarak doğrulmasını sağladıktan sonra kendisi de kalkıp oturmuştu. Jungkook bu yaptığından hoşnut olmadığını gözleriyle anlatıyordu ona, kaşlarını çatmış ve dudaklarını tek çizgi haline getirmiş bir şekilde yüzüne bakarken Jimin haline kıkırdamış ve uzanıp yanağına bir günaydın öpücüğü bırakmıştı. "Sabah sabah sizi sinirlendiren nedir Bay Jeon?"

Jungkook öpücüğün etkisiyle yumuşadığında "Aslında sarı saçlı bir çocuktu ama neden sinirlendirdiğini tamamen unuttum." dedi.

Jimin dediklerine kahkaha atarak üzerini değiştirmek için yataktan atlamıştı, dün Snape'in dediklerini hatıladığında içinde bir heyecan filizlendi. Karanlık Orman fikrini ortaya atan kendisiydi ama Snape'in bu fikri nasıl geliştirip zorlaştıracağı hakkında en ufak bir fikri yoktu. Yine de soğuk havaya inat üzerine ince bir kazak ve ceket geçirdiğinde Jungkook üzerindeki montu omuzlarına bıraktı ve itiraz kabul etmeyen bir ifadeyle ona baktıktan sonra başka bir mont almak için odadan çıktı.

Jimin üzerine sinen kokuyla derince bir nefes alıp odasından çıktı ve koltuğun kenarına oturarak sevgilisini beklemeye başladı. Saat 10'u henüz geçmişti ama Snape onlara bugün karanlık çöktüğünde gelmelerini söylemişti ve haftanın son günü olduğundan dersleri yoktu bu yüzden biraz tembellik yapabilirlerdi.

Bakışları ortak salonda dolaşırken arkasından sarılan bedenle bir saniye beklemeden ellerini kollarının üzerine koymuş ve gülümsemişti, her an Jungkook'u hissedebiliyordu. Bu bir mecaz falan da değildi üstelik, Jungkook bulunduğu ortama daha girmeden bile içinde oluşan kıpırtı ona haber veriyordu resmen. Jungkook başını boynuna koyup derince bir nefesi ciğerlerine çektiğinde arkadan duydukları sesle ayrılmışlardı ancak gelenin Nayeon olduğunu fark ettiklerinde derin bir nefes aldılar Nayeon kaşları çatılı "Hala anlamıyorum kimse karşı çıkacak değil hatta oldukça destek olurlar. Bu gizleme merakınız ne?" diye homurdanırken saçını toplamaya çalışıyordu.

Jimin ona dil çıkarıp "Biz belki aksiyon seviyoruz? Ne belli belki gizli aşk yaşamak istiyoruz?" dedi, ardından Jungkook yanağını öptüğünde Nayeon yüzünü buruşturdu.

Önceden bu ikisinin vıcık vıcık hallerini göreceği aklına gelmezdi. "Aman bir şey demedim ama sizin sevgili olduğunuzu bilmeyenler şanslarını denemekten geri durmayacaktır. Ne diyebilirim ki...3 Büyücü Turnuvası için yapılacak baloya az kaldı."

Nayeon kelimenin tam anlamıyla bombayı bırakıp çıktı ortak salondan, o gerçekten de haklı olabilirdi. Özellikle Jungkook'un fazlasıyla hayranı vardı ve Jimin birkaç kez onların konuşmalarına denk gelmişti. Ve...Pek de masum konuşmalar değildi bunlar.

Ne olursa olsun o baloya Jungkook'la gidecekti Jimin. Düşüncelerinden sevgilisinin öpücüğüyle çıktığında gülümsemiş ve hafifçe parmak ucuna çıkıp saçlarını düzelttikten sonra onu da çekiştirerek ortak salondan çıkmıştı. Heykeli arkalarında bıraktıklarında ayrılmışlardı yeniden, öğrencilerle dolu koridordan geçip kahvaltı için geç kalmadıklarını umarak ortak salona geçmişlerdi.

Sene başında binalara ayrılmış masalar öğrenciler arasındaki arkadaşlıkları daha da güçlendirmek adına düzen bozulmuş ve herkesin karışık oturmasına karar verilmişti, eh bu da Jimin ve Jungkook için iyiydi çünkü ayrı binalardayken yan yana oturmaları garip kaçabilirdi ancak bu şekilde ortak arkadaşlarıyla oturmaları göze batmazdı.

Obliviate | Jikook Où les histoires vivent. Découvrez maintenant