29-Final

687 55 24
                                    

Bu bölüm düzenlenmiştir.

Sabah kalktığında Jimin'in yanında olmadığını fark etti Taehyung. Derin nefes alarak yataktan çıktı, Jungkook ile konuşmalıydı. Ama Jimin'in gideceğini söyleyip söylememek konusunda kararsız kalmıştı. Eğer söylerse Jimin onunla konuşmazdı ama söylemezse bir daha ne zaman bir araya geleceklerini bilmiyordu.

Hızla yatağından kalktı, Jungkook bu saatte odasında olmazdı. Üzerini değiştirdi ve koridora çıktı. Nerede olduğunu gördüğünde herkese sorarken saat kulesinde olduğunu söylediklerinde hızla oraya gitmeye başladı.

Merdivenlere geldiğinde göz devirdi, bir yandan çıkarken bir yandan söyleniyordu. "Bu merdivenler...bunu yapanların acıması yokmuş gerçekten."

Söylene söylene çıktı yukarı, Jungkoom saatin dibinde oturmuş etrafı izliyordu. Gelenin kim olduğunu görmek için kafasını çevirdi. Taehyung arkadaşının kafasına vurdu hızla.

"APTAL JIMIN GİDİYOR!" Jungkook hızla ayağa kalktı. "NE? NEREYE GİDİYOR NE DEMEK BU TAE?"

Taehyung bağırmayı keserek omuzlarını düşürdü. "Jimin Kore'ye dönüyor Jungkook. Şu an müdürle konuşuyor olmalı. Ona yetişmelisin."

Dünya o an durdu Jungkook için. Jimin'in yanında olması gerekiyordu. En az 16 saat mesafe olan bir ülkede değil. Taehyung'u orada bırakıp hızla merdivenleri inmeye başladı.

Arkadaşı hala nefes nefeseydi, ellerini beline koyup soluklanırken "Git tabii git, sen...bana haber verirsin hahahah." Sonrasında yere çöküp derin nefesler almaya başladı.

O sırada Jimin Müdür Dumbledore ile konuşmuştu bile, Dumbledore başta kabul etmek istemese de genç öğrencisinin ısrarlı olduğunu gördüğünde tamam demekten başka çaresi kalmamıştı. Jimin sabah kalktığında Hoseok ve Yoongi'in yanına gidip olanları anlattı. İkili böyle bir tepki vereceğini biliyordu ama Kore'ye dönmek isteyeceği akıllarından geçmemişti.

Onları ikna ettikten sonra müdürle konuştu ve başkanlar yatakhanesine gidip eşyalarını toplamaya başladı. Tek tek sandığına yerleştiriyordu aslında bunun için bir büyü vardı ama odada Jimin ne kadar çok durursa o kadar iyi olacağını düşünüyordu sanki.

Her köşesinde Jungkook ile anıları olan odaya baktı, 4 ay boyunca bu odada değişik bir şeyler hissetmişti. Demek anılarımızın yaptığı baskıydı bu diye düşündü içinden. Nihayet toplandığında sandığını büyüleyip odadan çıktı sessizce. Diğerlerine-özellikle Jungkook'a- görünmemekti amacı. Ki öyle de oldu, ders saatinde çıktığı için hepsi dersteydi büyük ihtimalle.

Jungkook okulun her köşesinde sevgilisini ararken Jimin son kez baktı ortak salona yeniden geleceğini biliyordu ama yine de üzülmeden duramamıştı. Jungkook önce odasına baksa durdurabilecek belki onu.

Jimin okuldan sessizce çıktı, arkasındaki devasa okula baktı ve gülümsedi. "Teşekkür ederim Hogwarts."

Sonra vakit kaybetmeden Hogsmeade'e giden kayıklardan birine bindi. Buradan tren istasyonundan kalkan Hogwarts ekspresiyle Londra'ya gidecek ve uçağa binecekti.

İçinde doğrusunu yapıp yapmadığına dair bir şüphe uyandı, ama onu savuşturdu. Bakışları görüş alanına giren istasyondaydı. Büyük tren hareket etmek üzereydi, hızlı olmalıydı Jimin. Sandığını bindiği kabinin üzerine koyduğunda bu trene ilk bindiği zamanı hatırladı. 1. Sınıftaydı, oldukça çekingendi.

Gülümsedi, ardından yanında duran adamı fark etti. Siyah bir pelerin giymiş ve başını cama yaslamıştı kim olduğunu göremedi Jimin ama umursamadı. Eline aldığı kitabı okurken kafasını kaldırıp dışarıya baktı.

Obliviate | Jikook Where stories live. Discover now