16-

374 48 4
                                    

Bu bölüm düzenlenmiştir.

"Jimin artık gülmeyi bırakacak mısın yoksa kalkıp gideyim mi?" Taehyung Seokjin ile konuşmasından sonra -gerçek bir konuşma da sayılmazdı çünkü Seokjin saçmaladığını söyleyerek yanından ayrılmıştı- yanına gelmiş ve olanları anlatmıştı Jimin o gelmeden yemeğini yedikten sonra ortak salona gelip dinlemek istemişti. Şimdi ise dakikalardır anlattığı şeye gülüyordu.

"İyi de Taehyung, Seokjin kadar öz güven sahibi biri neden iki kelimeyi bir araya getiremez ki?" Jimin tabii ki sebebini biliyordu ama çaktıramazdı. Taehyung ise omuz silkti, kabul etmeliydi ki Seokjin çok çekici ve yakışıklıydı. "Bilmiyorum ama bu ilk değil daha önce de böyle oldu bende mi bir problem var diye düşünmeden duramıyorum."

Taehyung oturduğu koltukta kayarak başını Jimin'in dizine koyup gözlerini kapattı, Jimin gülerek saçlarını karıştırmıştı. Bu 'uğraşmayı bırakıyorum' deme şekliydi onun için. Taehyung aklına gelen şeyle aniden sıçradı ve elleriyle Jimin'in kolunu tutup sarsmaya başladı. "Jimin şu Siren'i yakalama işi ne oldu? Ne yapacaksınız? Ne zaman yapacaksınız beni de alırsın değil mi? Ha?"

Jimin sıkılmıştı, göz devirerek kolunu kurtarmaya çalıştı. "Tamam dedim ya Taehyung ama kolumu bırakmazsan ben de gidemeyeceğim. Bıraksana be çocuk!" Taehyung gözlerini kısarak ellerini çekti, ama işin peşini bırakmayacağı belliydi yani Jimin'in kaçışı yoktu.

Ortak salona açılan heykelin sesi duyulduğunda Jeon Jungkook saniyeler içinde salonda belirdi. Bakışları ikisi arasında dolaştı bir süre, ardından söyledikleri netti. "O şeyi bu gece yakalıyoruz."

"Ah! Manyak mısın Taehyung? Kolumu bırak!" Jimin arkadaşına sitem ederken kalkıp sevgilisinin yanına geldi, Jungkook anında kolunu beline sarıp Jimin'i kendine çekmişti. Taehyung gözlerini devirerek ayağa kalktı. Bu ikisinin atışmalarını sevgi pıtırcığı hallerine tercih ediyordu tabii ki!

Omuzlarını silkti, "Siz ikiniz bazen çıldırıyorsunuz beni, şimdi gidiyorum giderken beni almayı unutmayın sakın." dedi ve arkasına bakmadan ortak salondan çıktı. Jimin ve Jungkook birbirine döndü, bakışları aynı şeyi düşündüklerini gösteriyordu. Jimin "Sen de benim düşündüğüm şeyi mi düşünüyorsun Jungkook?" dedi.

Sevgilisi kafasını salladı, aynı anda konuştular. "Ona bir sevgili bulmalıyız."

"Onu Karagöl'e atmalıyız." Jimin kahkahasını ortak salona bıraktı, Jungkook yüzünü buruşturdu.

"Beni ne kadar sinir etse de en yakın arkadaşımı Karagöl'e atamayız Jeon." Jungkook kabullenmişliğin verdiği hayal kırıklığıyla omuzlarını düşürdüğü sırada Jimin elinden tutmuş ve biraz uyumak adına odaya götürmüştü onu, en az 5 saat uyuyabilirlerdi. Sıcak yatağa girdiğinde sevgilisinin göğsüne uzandı ve bu gece neler olacağını düşünürken uyuyakaldı.

***

"Taehyung biraz daha ses çıkarırsan seni burada bırakır sensiz devam ederim duydun mu?" Saat gece yarısını gösteriyordu, 7 öğrenci müdürden aldıkları izinle Karagöl'e geldiğinde arkadaşının aşırı heyecanına daha fazla dayanamadı Jimin. Kim Taehyung surat asarak sustuğunda herkes dikkatle gece kadar siyah gölü izliyordu. Bir süre beklemelerine rağmen hiçbir hareket göremedikleri için Jungkook sıkılmış olacaktı ki öne çıktı.

"Neyi bekliyoruz sorabilir miyim?" Jimin arkadaşından sonra sevgilisin de böyle sabırsız olmasına dayanamamıştı, tam ağzını açmıştı ki nefes nefese gelen birinin sesini duydular.

Nayeon elinde tuttuğu yeşil yosunumsu bir bitkiyle yanlarına gelmişti. Jimin elindekini dikkatle alarak bilmiş bir tavırla sevgilisine döndü. "İşte bunu bekliyorduk Jeon." Jungkook'un aklı karışmıştı, kendini bildi bileli Bitkibilim dersini asla sevmemiş ve dinleme gereği duymamıştı ve bunun kötü yanlarını şimdi daha iyi anlıyordu. "Bu ne sorabilir miyim sevgilim? Yoksa Siren'i yakalamaya yardım edecek bir çeşit et yiyen bitki falan mı?"

Obliviate | Jikook Where stories live. Discover now