24-

333 43 0
                                    

Bu bölüm düzenlenmiştir.

2 gün sonra

Jimin'in labirentten çıkıp revire getirilmesinin üzerinden iki gün geçmişti. Bayan Pomfrey iç hasarını onarmayı başarmıştı ancak vücudunda açılan yaraların izlerini sonsuza kadar taşımak zorunda kalacaktı Jimin.

Jungkook Jimin uyuduğu süre boyunca yanında durup sürekli ağlayarak özür diliyordu. Arkadaşları orada ne olduğunu sormayı defalarca denemişti ancak onlara asla bir şey anlatmadı. Sadece Jimin uyansın istiyordu Jungkook. Yaptığı aptallığın sonuçlarına katlanmalıydı. Ona bağırıp çağırmalıydı, vurmalı ve bütün zehrini akıtmalıydı. Kendisinin yaptığı gibi canını yakmalıydı ama Jimin sadece susacaktı ve bu en kötüsüydü.

Arkadaşları salı günü öğleden sonra KSKS dersinden çıkıp Jimin'i görmek istemişlerdi. Jungkook bu sefer bir bahane bularak onlarla gelmedi. Arkadaşları üstelememişti bu durumu zaten kendini yeterince üzdüğünü düşünüyorlardı.

Taehyung revir kapısını gürültüyle açtığında tam da ondan beklenecek şekilde bir giriş yaptı. "Park Jimin'in mükemmel arkadaşı Kim Taehyung burad-" İki gündür her buraya geldiğinde böyle giriyordu ancak bu sefer cümlesi yarım kaldı. Çünkü Jimin yattığı sedyeden doğrulmuş ve yüzünü buruşturarak Bayan Pomfrey'in onun için hazırladığı iksiri içiyordu.

Taehyung elinde tuttuğu çiçekleri yere bırakarak hızla arkadaşının yanına geldi. Heyecandan elini nereye koyacağını bilemez bir halde öylece duruyordu.

Jimin gülümsemeye çalıştı, elini uzattı arkadaşına. Taehyung ise sanki kırmaktan korkar gibi nazikçe tuttu elini. Gözleri çoktan yaşlarla dolmuştu. Seokjin,Yoongi ve Hoseok da yanlarına geldiğinde hepsinin yüzü gülüyordu. "Aman tanrım Jim sonunda uyandın, nasıl hissediyorsun? Ağrın var mı? Senin için yastığını kabartmamı ister mis-"

Taehyung sorularını nefes almadan sormaya başladığında Jimin yüzünü buruşturdu. Bunu fark eden Yoongi arkadaşının ağzını kapatıp susmasını ve geri çekilmesini sağladı. "Onu rahat bırak Tae, yeni uyandı bir de senin sorularından bayılsın mı istiyorsun?" Taehyung hiç de öyle olmadığını söyleyecekti ki vazgeçip omuz silkti.

Onunla uğraşamazdı şimdi. Jimin'in gözlerinin etrafta dolaştığını gördüğünde gülümsedi ve yeniden yanına gelip sarı saçlarını okşadı arkadaşının. "Jungkook bir işi olduğunu söyledi bu yüzden gelmedi ama endişelenme o çok iyi. Kupayı kazanmanıza da çok sevindim Jim yani Jungkook kazandı evet ama sonuçta bizim okulumuzd-" Jimin eliyle susmasını işaret etti. Adını duyar duymaz sinirlendiğini hissetti, ama en çok kırılmıştı ona.

"Şimdi bunu konuşmak istemiyorum Taehyung lütfen." dediğinde herkes şaşırmıştı, Jimin Jungkook'un adı geçtiğinde gülümseyen biriydi. Öyleyse bu sinirli ve kırgın bakışları neyin nesi oluyordu? Taehyung ağzını açacaktı ki revirde kapısı açıldı. Jeon Jungkook arkadaşlarının o ana kadar gördüğü en üzgün haliyle karşılarında duruyordu.

Seokjin Taehyung'un omzunu sıktı, çıkmaları gerekiyordu artık. Jimin'i ziyarete gelen dört arkadaşı çıktığında Jungkook yavaş adımlarla bir iki metre uzağına geldi Jimin'in. Ancak daha fazla ileri gidecek cesareti de haddi de yoktu.

Jimin o geldiği an gözlerini ters yöne çevirmişti. Şu an en son istediği şeydi belki de onu görmek. Aldığı fiziksel yaralar değildi onu inciten, kalbinin aldığı onarılmaz yaraydı. Öyle ki en sevdiği insanı görmek istemiyordu artık. Jungkook "Jimin...bana bakmayacak mısın?" diye sorduğunda sesi titriyordu. Bu onun içini acıttı ama yumuşamaması gerekiyordu.

Dakikalardır tuttuğu yaşlar göz pınarlarından akarken çok sevdiği adama baktı. "Neden sana bakayım? Tanrı aşkına! Önceden sana baktığımda sevdiğim adamı görüyordum ama şu an fark ediyorum ki o gitmiş ve yerine hırslarını aşkının önünde tutan bambaşka biri gelmiş. Jeon ben sana bakamıyorum sana baktığımda aklıma o an geliyor ve yapamıyorum. Sana baktığımda ne hissediyorum biliyor musun? Hayal kırıklığı ve kırgınlık. Sen benim sevgilim olamazsın."

Obliviate | Jikook Where stories live. Discover now