● 5

1K 140 91
                                    

ilerleyen saatler ve dolaşmaktan bunalan zihni, osamu'nun yeniden siteye dönmesine neden olmuştu.

saat akşam altıya geliyordu. sokaklarda uzun süre dolaşmaya ve bir yerlerde oturup hafifçe kestirmeye alışık olduğundan yaşanan hiçbir şey yabancı değildi. ancak yine de siteye, o çardağın yanına dönmek istemişti.

sadece bir kez gitmiş olsa da nedense orada rahat hissedeceğini düşünüyordu. belki aradığı huzurlu uykuyu orada bulurdu.

sabah çıkarken bıraktığı yumurta poşetinin yanından geçerken alıp çöpe atmayı ihmal etmedi.

ardından ellerini ceplerine yerleştirdi ve uyuşuk adımlarla çardağın olduğu yere adımlamaya başladı.

görüş açısına girmiş olan çardak bugün boştu. geçen gün gördüğü silüetin orada olmaması şaşırtıcı değildi. muhtemelen kendisini daha rahat hissedeceği bir yer aramıştı.

osamu dün olanları düşünmeden edemedi. hiçbir şey yapmadığı bir insanın ondan böyle korkmuş olması garibine gitmişti. daha önceden bir şeyler yaşamış olabilir mi gibi sorular kafasında dolaşırken uykusu dikkatini tekrar başka yerlere çekti.

çardağa girdiği anda bedenini aniden bıraktığı oturak ile derin bir nefes verdi. rahat bir pozisyon olduğuna emin olduktan sonra sırtını iyice yaslayıp başını önüne doğru yatırdı. batan güneşin ışığının dokunduğu ensesi rahatlamaya başlamıştı. şimdi tek yapması gereken uykunun onu ele geçirmesine izin vermekti.

ancak daha on dakika geçmeden, her zamanki gibi bir şeyler buna engel olmaya karar verdi.

çimenlerden geldiğini düşündüğü ve gittikçe yaklaşan ayak sesleri, uykuya dalmak isteyen zihnini durdurdu.

başını tekrar kaldırıp arkasına baktı. onun bu hareketi ses çıkarmadan yürümeye çalışan bedenin durmasına sebep oldu.

ayakta dikilen suna, yeşil gözlerini ona bakan oğlana dikti. ne yapacağını bilemez şekilde dikilerek geçirdiği yirmi saniye sonunda ilk hareketi yapan osamu oldu.

ona şaşkınca bakan çocuğun yine rahatsız olduğunu düşünerek, tıpkı kedilere yaptığı gibi alan açmaya karar verdi.

ayaklandı ve çardağın karşısına, o an oturduğu yerden en uzak yere geçti. eli ile az önce kalktığı yeri işaret ederek 'oturabilirsin' anlamında bir işaret yaptı.

suna pek de uzun sürmeyen bir tereddütün ardından çekingen şekilde ona gösterilen yere oturdu.

kendini kastığı belli oluyordu ancak osamu üsteleyip daha da rahatsız etmek istemedi. eğer bu karşılaşmaları devam ederse elbet bir gün soracaktı.

bu saniyeden sonra aralarına oturan sessizlik suna'nın başını indirmesine sebep oldu.

arkasına sakladığı suluğu sıkarken nasıl verebileceğini, verirken ne demesi gerektiğini içinden otuz kez tekrarladı.

hemen yaparsa hemen biterdi. çocukluğundan beri kendine hatırlattığı bir şeydi bu. her ne kadar hayatını kolaylaştırmasa da bir şekilde alışmak zorundaydı. bu da o alışma şanslarından biriydi.

kedilere yemek verip rahatsız olmasınlar diye geride duran biri ona ne zarar verebilirdi ki?

bu düşünceler üzerine kafasını kaldırıp cümlesini söyleyecekken, karşısında derin nefesler almaya başlamış bir beden görmeyi beklemiyordu.

kollarını göğsünde bağlamış, kafası hafifçe sağa yatmış ve aralık kalmış ağzından nefes alırken gayet huzurlu görünüyordu.

bu görüntü ile ağzında tıkanan sözler anlık cesaretini de söndürmüştü.

suluğu bırakıp gidebilir ve her şeyi bitirebilirdi. böylece tekrar konuşmak zorunda kalmaz ve geceleri rahat ederdi. ancak bir yanı onunla yolları ayırmanın iyi bir fikir olmayacağını söylüyordu.

ne de olsa karşısında uyuyan bu çocuk, onun durumunu bilmemesine rağmen kişisel alan konusunda ona oldukça hassas davranmıştı.

genelde tavırlarından dolayı eziklenen suna, hiç tanımadığı bir çocuk tarafından durumuna saygı duyulacak biri olarak görülmüştü. her ne kadar belli etmek istemese de hayatında ona saygı duyacak birine cidden ihtiyacı vardı.

öte yandan tamamen kuruntu yapıyor da olabilirdi. belki de çocuk sadece onu umursamıyordu ve bunlar tamamen tesadüftü.

iki düşüncesi kafasında savaşırken onları bölmek adına ani bir karara vardı.

hiç ses çıkarmamaya çalışarak ayağa kalktı ve üstündeki hırkayı çıkardı. zaten derin uykuda olan çocuk muhtemelen onu duymazdı fakat riske atmaya değmezdi.

suluğu yavaş hareketlerle tam yanına koydu. ardından nazik hareketlerle hırkayı uyuyan çocuğun üstüne örttü.

her ne kadar daha adını bile bilmediği birinin ona iyi geleceği fikri mantıksız gelse de, denemekten zarar gelmeyeceği bir o kadar mantıklıydı.

artık ikisinin karşılaması için bir sebep daha olduğu düşüncesi ile dudağını ısırdı suna. sessizce çardaktan ayrılırken yüzüne yerleşen gülümsemeye engel olamadı.

nightless [osasuna]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin