● 7

1K 131 74
                                    

güzel pazar sabahının yüzüne vuran esintisi osamu'nun az da olsa moralini yerine getirmişti. öyle ki evden çıkarken onu yakalayıp azarlayan annesine bile aldırış etmezdi artık.

dün akşam atsumu ile yaptıkları saçma konuşmanın ardından tüm gece düşünmüştü. şu an elinde olan hırkanın sahibinin, gerçekten onunla tekrardan karşılaşmak için mi böyle yaptığını sorgulamıştı.

bir insanın daha önce karşılaşmadığı, hatta nasıl bir kişiliğe sahip olduğunu bile bilmediği birini tekrar görmek istemesi ona saçma gelmişti. atsumu'nun üst düzey drama yaratma yetenekleri de bu düşüncesini destekliyordu tabii. muhtemelen ikizi bunu söylemese, osamu sadece hırkayı verip konuyu kapatacaktı. 

şimdi ise kafasına yapışan kocaman soru işareti ile amaçsızca dolanacağı sokaklara doğru yürümeye başlamıştı. ne de olsa çardağa dönmek ve hırkayı teslim etmek için oldukça vakti vardı. 

boş olan elini cebine atıp sitenin çıkışına doğru yürürken arkasında duyduğu bir ses ile durdu. kafasını hafifçe çevirip ne olduğuna baktı. osamu'nun geçen günlerde beslediği kedinin, biraz uzağında elindeki yemek ile çekingence duran uzun boylu bir oğlana doğru gittiğini gördü.

elbette osamu iki kere karşılaştığı ve tekrar karşılaşmayı beklediği o bedeni unutacak değildi. kokuyu aldığı için karşısındaki hedefe ulaşmaya çalışan kedi her adım attığında, çekingen çocuk da bir adım geri gidiyordu.

birkaç saniye durup bu sahneyi izleyen kül rengi saçlara sahip çocuk sonunda dayanamayıp elinde tuttuğu hırkayı omzuna attı. ardından ağır adımlarla olayın yaşandığı yere yürümeye başladı. kedilerden korkuyor gibi görünen çekik gözlü oğlan, onu daha yeni fark etmiş olacak ki görüş alanına girdiği anda yerinde sekti.

osamu yine aralarında mesafe bırakacak şekilde durduktan sonra elini 'bana ver' dercesine yeşil gözlüye uzattı. başta ne yapması gerektiğini anlamayarak afallayan suna gözlerini kırpıştırdı. karşısındaki mavi gözler, elindeki yemeğe kayınca düşen jetonu ile hızlı bir şekilde yemeği ona uzattı.

osamu tavrını bozmadan poşeti eline aldı ve kediye doğru yaklaştı. onun bu hareketi üzerine az önce gayet cesur olan kedi birkaç adım geriye gitti.

bunun olacağını zaten tahmin eden osamu, poşeti açarak yemeği güzelce üstüne yerleştirdi. ardından geçen sefer yaptığı gibi kedinin yemeğe ulaşması için aralarına mesafe koydu.

bu sırada olanları asla kaçırmadan izlemiş olan suna, şu an ne yapması gerektiğini düşünüyordu.  yüzünü yine ateş basmaya başlarken sessizliği bozan osamu'nun sakin sesi oldu.

''hırkan...'' duyduğu bu hoş ses ile derin bir nefes alan suna, bakışlarını ayaklarına indirdi. ''bende kalmış.''

hafifçe başını sallayarak onayladı. ne demesi gerektiğinden emin değildi. bunun üzerine kül saçlara sahip olan omzundaki hırkayı indirip başı hala aşağıda olana uzattı.

suna hırkayı almak istemiyordu. elindeki son şansı da kediye veremediği bir yemek yüzünden kaybedemezdi. 

osamu, karşısındakinin hırkayı fark etmediğini düşünüp biraz daha yaklaştı ve görüş açısına soktu. zaten farkında olan suna, istemeye istemeye hırkayı aldı, başını teşekkür ederim anlamında salladı.

hırka ellerinden alındığı anda tekrar eski yerine dönen mavi gözlü, ellerini ceplerine soktu. ''teşekkür ederim.'' suna anlamayarak, biraz da morali bozuk şekilde, başını kaldırdı. ''hırka için yani. üstüme örttüğün için teşekkür ederim.'' 

yüzü hafifçe kızaran kahverengi saçlı bir şey söylemedi. başını tekrar olumlu anlamda salladı. 

osamu o sıcak havada neden böyle bir şey yaptığını sorup karşısındakini daha da germek istemiyordu. bu sebeple sessizliğini korumaya karar verdi.

bu sırada yemeğini bitirmiş olan kedi, ikisine de bakıp arkasını dönerken iki genç ne yapmaları gerektiğini bilemedi.

o sessiz saniyeler içinde kardeşinin söylediklerini tekrar düşündü osamu. gerçekten çekingen biriydi yanındaki. bir kediden bile korkuyordu ve muhtemelen sosyalleşmek onun için oldukça zordu. neden sokaklarda yalnız geçirdiği bunca zamanı geride bırakmak için eline geçen bir fırsatı kaçıracaktı ki?

eğer gerçekten onunla konuşmak için böyle hareket ettiyse, az sonra soracağı soruyu da muhtemelen reddetmeyecekti. osamu bunun iyi bir fikir olduğuna karar verdi.

yavaşça başını sağa çevirdi ve giden kediye gözlerini dikmiş oğlana baktı. karşısında ondan daha çekingen biri olunca her şey daha kolay ilerliyor gibiydi. ''deniz kenarına gideceğim.'' suna anlamamış şekilde bakışlarını ona çevirdi. ''gelmek istersin belki diye.''

suna yutkununca osamu toparlamak amacıyla açıklama yaptı. ''hava da güzel yani, iyi gelebilir.'' aldığı bu teklif üzerine içine bir umut dolan suna, bir şeylerin değişebileceği umuduna kapıldı. kafasını hafifçe aşağı yukarı sallayarak teklifi kabul etti.

ayakları uyumlu adımlar eşliğinde site çıkışına yürümeye başlarken, osamu'nun her zaman tek başına geçtiği o yol şimdi o kadar sıkıcı değildi. uzun zamandır ikizi hariç biriyle iletişime girmemiş olan oğlan, değişikliğin iyi geleceğini hissetmişti.

onun yanında ilerleyen suna'nın hisleri ise osamu'nun hislerinden farklı değildi. ne de olsa durumuna ilk kez böyle anlayışla yaklaşan birini duvarlarından içeri almak istemesi onun suçu değildi.

nightless [osasuna]Where stories live. Discover now