● 12

877 114 51
                                    

gözlerini diktiği ekranın ışıklarına karışmaya başlayan güneş ışığı ortamı biraz daha aydınlık bir hale getirmişti. tüm gece bilgisayar başında araştırma yapan suna, çoktan sabah olduğunu fark ederek kaslarını esnetti.

tüm gece osamu'nun sorununun ne olduğunu anlamaya yönelik yaptığı araştırmalar onu tek bir sonuca çıkarıyordu, insomnia. insandaki uyku sorunlarının pek çok nedeni olsa da gözüne en olası seçenek bu gibi gelmişti.

görünen belirtilerini, birbirlerini kısa süredir tanıyor olmaları dolayısıyla teyit edememişti. bu nedenle tüm bilgileri ufak bir kağıda not etmiş, osamu'nun ikizine gösterip belirtiler hakkında onay almayı umut etmişti.

sandalyesinden kalkıp kendini yatağa atarken, cebinden telefonunu çıkarıp saate baktı. 05.23. eğer tahminleri doğruysa osamu yaklaşık dört saat sonra evden çıkıp sokaklara dalacaktı. atsumu'nun evden çıkıp çıkmayacağından emin değildi. yine de osamu evde olmadığı sürece bir şekilde yırtabilirdi.

kendisi bir doktor değildi, teşhis koyamazdı ancak doktorlar ile yeterince içli dışlı olmuş biriydi. ailesi kabul etsin veya etmesin suna, bu sorunu bir profesyonel aracılığı ile çözebileceklerine emindi.

hayatında ilk kez kendini işe yarar biri gibi hissetti. gerçekten, birisi için bir şeyler yapmak hep böyle güzel mi hissettirirdi?

yüzüne bir gülümseme yerleşirken örtüsünün altına girdi. dört saatlik bir uykudan zarar gelmeyeceği kesindi.

/////

''yani sen tüm gece oturup bunu mu araştırdın." atsumu şaşkınca elinde tuttuğu not kağıdına bakarken konuştu.

düşündüğünün aksine osamu bugün dışarı çıkmamıştı ve atsumu neredeyse gitmek üzereydi.

suna, sarı saçlı ikiz tam siteden çıkmak üzereyken koşarak ona yetişmiş ve yarım yamalak da olsa ne yaptığını açıklayabilmişti.

suna çekingen şekilde başını aşağı yukarı salladı. fazla ileri gidip gitmediğini merak ediyordu. okuduğu veya izlediği şeylerin hiçbirinde insanlar, daha bir hafta bile tanımadıkları arkadaşları için böyle şeyler yapmamıştı. içini bir endişe kaplarken atsumu konuştu.

"osamu bana hissettiği şeyleri söylemez ama bu yazdıklarının..." derin bir iç çekti. "bunların onda bulunduğunu inanılmaz bir aptal bile gözlemleyebilir."

suna bakışlarını ayaklarından çekmedi. insanları anlamak ve onlarla iletişim kurmakta mükemmel değildi ancak karşısındakinin sesindeki pişmanlığı o bile sezebiliyordu.

"sen bu kadar kısa bir süredir onu tanımama rağmen bunları yaparken benim yaptığım tek şey izlemekti."

suna başını iki yana salladı. ne demesi gerektiğini bilmiyordu. atsumu ona 'bir sorun olduğunun farkındayım' demeseydi uyku ile alakalı bir sorunu olduğu aklına uğramazdı belki.

"annesi..." suna yerdeki bakışlarını atsumu'yu çevirirken sordu. "annesi ne diyor?"

sarışın güldü. "bir sorun olduğuna inanmıyorlar elbette. bizimkilere göre osamu serserilik yapıyor." suna'nın yeşil gözleri kısılan göz kapakları arasında parladı.

"ama osamu reşit, değil mi?" atsumu'nun tek kaşı kalktı. "evet."

"yani doktora kendi başına gidebilir." suna vereceği bu kararla işin nasıl bir noktaya kayacağını merak ediyordu.

"evet gidebilir." bu cevap üstünde suna kendi kendine güldü. "sanırım yardım edebilirim," dedi bakışlarını tekrar yere indirirken.

"nasıl edeceksin?" atsumu bunu alay etmek amacıyla değil saf bir merak ile sormuştu.

"tanıdığım biri ile görüştürerek."

/////

doktor shimizu'nun çalıştığı klinikten çıkmış sessizce merdivenleri inen iki genç başardıkları şeyin sevincini yaşıyordu.

suna olayları doktoruna açıklamış, ardından atsumu evde olanları anlatırken dışarıda beklemişti.

doktor her şeyi anladığını belirtip osamu'yu oraya gitmeye ikna etmelerini isterken akıllarında bunu osamu'ya nasıl söyleyecekleri yoktu.

"peki ona nasıl söyleyeceğiz." sessizliği bölen atsumu rahat bir şekilde yöneltti soruyu.

suna nasıl söyleyeceklerini bilmiyordu. ona sormadan böyle bir şey yapmışlardı ancak isteyip istemeyeceğinden bile emin değillerdi.

"sen söyleyemez misin?" masum ve beklenti dolu bu soru karşısında atsumu güldü. "ağzımı yırtar."

suna yutkundu. atsumu yerine osamu'ya söylemesi daha mı mantıklı olurdu?

"hala zamanımız var. bir haftada bile sizin ne duruma geleceğiniz belli değil." atsumu inmeyi bırakıp arkasına döndü. "sen söylersen en azından yumruk yemezsin."

ardından güven verici bir şekilde gülümseyerek merdivenlerden inmeye devam etti.

suna, osamu'yu hala tam olarak tanımıyordu. buna rağmen randevu almayı istedikleri o güne kadar onun hislerini iyice açıp söylemenin bir yolunu bulmak yine ona kalmıştı.

bunu nasıl yapacağı ise o gün gelene kadar zihninin derinlerindeki o kapalı kutuda duracaktı.

nightless [osasuna]Where stories live. Discover now