● 6

1K 129 124
                                    

havanın çoktan kararmış olduğunu gören osamu, elinde şaşkınca tuttuğu suluk ve hırka ile evine gelmişti. verdiğini bile unuttuğu suluk şimdi eline geçmiş olsa da zaten sıcak olan havada neden üstüne bir hırka örttüğü onun için merak konusuydu.

ışıkları çoktan sönmüş evin salonuna girerken gitmiş olan uykusuna lanet etti. ertesi gün pazardı ve yine annesinin azarına maruz kalacaktı.

bu sinir bozucu fikirler eşliğinde kafasını kaldırırken gözüne çarpan ilk şey koltukta uyuyan bir atsumu oldu.

derin bir iç çekip onun yanına yürümeye başladı. yarısı yastığa gömülmüş yüzü ve dağınık saçlarıyla komik görünse de fotoğraf çekmeye uğraşamazdı. galerisinde yeterince vardı zaten.

kardeşinin omzuna dokundurduğu bir iki parmak yeterli olmayınca sırtını yumruklamaya başladı. sarışın homurtular eşliğinde kafasını yastıktan kaldırırken osamu'ya hakaret etmeye çalışıyordu.

''kalk yerine yat, ayı gibi serilmişsin. annem bulursa fena dayak yersin.'' bunları diyerek umursamazca arkasına döndü osamu.

''anahtarını unuttun sanıyordum. salak gibi mi bekledim ben burada şimdi?'' atsumu rahatsızca kafasını kaşırken osamu sırıttı, ''bekleyememişsin de.'' 

atsumu az önce başını kaldırdığı yastığı osamu'ya atarken somurttu. ''en azından teşekkür eder insan. neyse neredeydin?'' başını kaşımayı bırakıp meraklı bakışlar takınırken sordu.

''ilgilendiriyor mu?'' 

''ben annem değilim osamu.''

''iyi be tamam.'' atsumu'nun az önce yanında bıraktığı boşluğa kendisini bıraktı. ikizinin ani duygu değişimleri ile uğraşmak istemiyordu. 

"sitenin ortasındaki çardakta uyumuşum."

"tüm gün mü?" atsumu dramatik bir şekilde elini ağzına götürdü.

"hayır son üç saattir oradaydım sanırım," osamu elindeki sulukla oynarken cevapladı.

"bir gün birileri bir şeylerini çalacak uyurken."

"aksine," koyu saçlı ikiz duraksadı. söyleyip söylememesi gerektiğinden emin değildi.

"aksine?" işte şimdi atsumu'nun merakı uyanmıştı.

osamu'nun, şu dakikaya kadar, yalnızca iki kere karşılaştığı bir yabancıyı anlatmak gibi bir niyeti yoktu.

öte yandan yanında duran ve iade etmesi gereken hırka ile kardeşinin fedakarlıkları anlatması gerektiğini düşündürüyordu.

"gece dışarı çıktığım gün bir çocuk ile karşılaştım. biraz garip biri sanırım. insanların yakınlaşmasından hoşlanmıyor olabilir. ben de terledi falan sanıp suluğu vermiştim."

"eve sırılsıklam geldiğin gün mü?" düşünür gibi elini çenesine yasladı atsumu. "bayağı soğuktu o gece."

"neyse ne. garip biri zaten. bugün çardakta otururken sessizce yaklaştı, yine mesafemi korumak zorunda kaldım. uyumuşum o ara. suluğu bırakıp üstüme hırkayı örtmüş."

"bayağı sıcaktı bu sabah." atsumu'nun yaptığı ikinci hava yorumu üzerine osamu, omzuna vurdu.

"hırkayı vermem gerek. karşıma çıkar mı bilmem gerçi."

"belki de karşına çıkmak istediği için bu sıcak havada üstüne hırka örtmüştür," dedi atsumu.

"iki saniye akla mantığa uyan şeyler söyle. benden çekiniyor neden bir daha görmek istesin?"

"bu teorime inanmaya devam edeceğim. zaten çardakta karşılaştıysan bu sitede bir yerde oturuyordur. çıkar karşına."

bu sözler üzerine sarışın ikiz ayağa kalkıp kollarını gerdi.

"hadi ben yatmaya gidiyorum. sen de wattpad hikayelerinden fırlama aşkını düşün." atsumu bu cümlesi üzerine sırtına bir tekme yedi. ardından gülerek salondan çıktı.

düşünceleri ile baş başa kalan osamu, atsumu'nun 'teorisinin' saçmalığına kafa yormaya başladı.

aslında hayır, bu çocuk ne zamandan beri bu kadar mantıklı şeyler söylüyordu?

birbiri ile çalışan iki düşünce üzerine kafasını hızla iki yana salladı.

hırkayı verecek ve muhtemelen her şey orada sonlanacaktı.

ne de olsa yemek verdiği hiçbir kedi tekrar ona dönmemişti.

nightless [osasuna]Where stories live. Discover now