● 18

1K 103 136
                                    

kapıyı açıp kendini zorla eve sokan osamu, yaşanan şey ile içine yerleşmiş olan boşlukla baş etmeye çalışıyordu.

sanki o anı yaşamıyor, hayal aleminde bir yerlere çarpıyor gibi hissediyordu.

kafasında her şeyi olumlu planlamamıştı elbette. ancak suna'nın gözlerinde bulunan ve anlamlandıramadığı bakış tüm dengesini bozmuş, tekrar tekrar sert bir kayaya çarpmasına neden olmuştu.

kapının açıldığını duyan ve onun gelişini bekleyen ikiz kardeşi merdivenlerden hızla inerek ona koştu.

gözlerinde heyecanlı, bir o kadar da meraklı bakışlar dolanıyordu. tam ağzını açıp nasıl geçtiğini soracakken kül saçlının sözüyle susturuldu. "hiçbir şey söyleme atsumu."

atsumu o an fark etti ikizinin solmuş yüzünü. bir şeylerin iyi gitmediği belli oluyordu. "kötü bir şey mi oldu?"

osamu güldü. alaycı ve aşağılayıcı bir gülüştü bu. ayakkabılarını çıkardı ve içeri adımını attı. o an baktı kardeşinin gözlerine ilk kez. "ne bekliyordun? el ele gelip sana teşekkür etmemizi falan mı?"

ardından ona doğru büyük bir adım attı. "en başından dahil olmana bu kadar izin vermemeliydim. o düşüncelerini bu kafama sokmana da."

atsumu'nun kaşları çatıldı. anneleri uyuduğundan sessiz olmak zorundaydı ve olayı alevlendirmek istediği son şeydi. istese de yapamazdı. ona verecek bir cevabı bulunmuyordu. 

''niye çattın ki kaşlarını? sadece o aptal fikirlerin olmasa şu an böyle bir şey yaşanmamış olacağını söylüyorum."

onu geçip merdivenlere adımlamadan önce son bir şey söyledi. "hareketlerime ve düşüncelerime karışmayı kes artık. sadece zarar veriyorsun."

mavi gözlünün uzaklaşan adım seslerini dinleyen atsumu sadece kapıya doğru baktı. sinirli olduğunu, normal şartlar altında böyle şeyler söylemeyeceğini biliyordu. iyi anlaşamasalar da ona böyle ağır şeyler söylemezdi, değil mi?

kırgındı, üzgündü ve suçlayacak birini arıyordu. yine de kendisini suçlamasından iyidir, diye düşündü. 

o güne kadar osamu'nun hayatında pek çok şeye dahil olduğu büyük bir gerçekti. ancak şu döneme kadar bir şeyleri mahvettiği ona asla söylenmemişti.

osamu'nun sorunlarını fark ettiği andan beri ona destek olmaya çalışmış, yardımlarının onu iyi yönde etkileyeceğini düşünmüştü. oysa şimdi bunlar sadece kendi kafasında kurduğu yanılsamalarmış gibi geliyordu.

hayatında çok az hissettiği bir duygu tüm göğsünü sararken böyle basit görünen kelimelerin onu neden bu kadar etkilediğini merak etti.

kardeşinin hayatında bulduğu mutluluğu yok ettiğinden mi, yoksa ilk kez bir şeyde başarısız olduğundan mıydı bu pişmanlık hissi?

/////

gecenin ilerleyen saatlerinde uyumak amacıyla yataklarına geçen ikizler, sessizlik içinde düşünüyordu. ikisi de birbirlerinin uyumadığının farkındaydı. yine de bir şey söylemeye cesaret edemiyorlardı. 

osamu siniri ve gururu yüzünden, atsumu'nun ise onu daha da sinirlendirmek istemediğinden susuyordu. 

uzayan sessizlik ve üstüne ağırlığı çöken rahatsızlık sarışın olanın konuşmak istemesine sebep oldu. ne diyeceğini bilemese de suçlu hissettiğinden ilk adımı atası gerekiyormuş gibi hissediyordu. 

''tam olarak ne olduğunu söylemeyecek misin?'' bakışları, sırtı dönük şekilde yatan ikizine döndü. cevap vermeyi bu şekilde reddediyordu.

nightless [osasuna]Kde žijí příběhy. Začni objevovat