0.2 | Kraliçe'nin Düğün Hediyesi

2.2K 217 201
                                    

Draco  bir yatakta yatmanın nasıl bir his olduğunu çoktan unutmuştu. Ta ki sabah gözlerini açana kadar. Uzun yıllar sonra hiçbir yeri ağrımadan, uyuşmadan, en önemlisi de hiç uyanmadan, deliksiz bir uyku çekmişti. Güneş ışınları gözlerine vururken, gözlerini kapatıp yerinde doğruldu ve elini kapatıp esnedi. Gözlerini açıp bir kaç saniye odadaki ışığa alışana kadar bekledi. Sonra da yataktan kalkıp balkonuna yöneldi ve kapıyı açarak bahar havasını içine çekti.

"Rüya değilmiş." diye mırıldandı kendi kendine. "Cidden rüya değilmiş."

Hafifçe gerinerek balkonuna çıktı ve balkonun mermerlerine elini dayayıp bahçeyi seyretti. Bahçıvan olduklarını tahmin ettiği bir kaç adam, çinleri suluyor, çalıları buduyor, bahçeye yeni çiçekler ekiyordu. Draco eğer bugün fırsat bulabilirse bahçeye çıkmayı ve gezinmeyi aklının köşesine not etti ve odasına geri dönüp yatağına.

Kapının yanındaki saate baktığında, kahvaltı vaktine yarım saat kaldığını gördü ve hemen yatağından ot gibi fırlayıp banyoya koştu.

Dün odalarına geri dönerken Prens, ona yemek vakitlerine tam zamanında gelmesi gerektiğini, yoksa aç kalacağını söylemişti. Eh, Draco'nun da karnı acayip guruldadığına göre, acele etmekten başka bir şansı yoktu.

Günlük işlerini halledip, odasına geri döndü ve dolabının kapağını açıp dün giydiklerine benzer, ama bu sefer tamamen siyah bir kombin yaptı. Tamamen giyindiğinde, saate baktı ve on beş dakikası kaldığını görüp hızla aynada saçlarını düzeltti. Sonra da dolabının çekmecesindeki tacını alıp kafasına taktı ve odadan çıktı.

Onunla eş zamanlı olarak, karşı odanın da kapısı açılmış ve Prens de odasından çıkmıştı. Draco onu görünce ister istemez rahatladı. Geç kalmamıştı.

"Günaydın." dedi Prens'e.

Prens onu şöyle bir süzdükten sonra, "Günaydın." dedi. "Uyuya mı kaldın? Bu halin ne böyle?"

Draco üstüne başına bakıp, "Ne var ki halimde?" diye sordu. "Olmamış mı?"

"Saçların çok dağınık." dedi Prens. "Annem dırdır edip durur. Gel yanıma."

Draco onu ikiletmeden yanına gidip tam karşısında durdu ve Prens, onun saçlarını düzeltirken sessizce bekledi.

"Böyle daha iyi. Hadi, gidelim."

"Teşekkür ederim." dedi Draco, Prens ile yan yana yürürlerken. "Tam vaktinde uyandım ama balkondan sarayın bahçesini izlerken vaktin nasıl geçtiğini anlamamışım."

"Bahçe mi?" diye sordu Prens, alaylı bir tavırla. "Bir insanın bahçeye bakarken kendinden geçeceğini hiç düşünmezdim."

Draco, Prens'in kendisiyle alay etmesine kulaklarını tamamen tıkadı. Sanki onu duymamış gibi, "Bugün bahçeye çıkmak istiyorum." dedi. "Olur mu?"

"Sana daha dün nişanlım olduğunu, bir şeyler yaparken benden izin alman gerekmediğini söyledim." dedi Prens, merdivenlerden inerlerken. "Çıkmak istiyorsan çık. Beni ilgilendirmez."

"Alışmaya çalışıyorum." dedi Draco dayanamayarak. İkidebir kendisini küçümsemesi hiç hoşuna gitmiyordu. "Bu şeyler benim için daha yeni."

"Farkındayım. Bu işleri daha da eğlenceli hale getiriyor zaten."

Draco kaşlarını çatıp ona baksa da bir şey demedi ve sessizlik içinde merdivenlerden inmeye devam etti. Ne yani? Onun için tüm bu olan şeyler eğlenceden ibaret miydi? Bir köleyle nişanlanıp, sanki karşısındaki insanın hisleri yokmuş gibi dalga geçmeyi, Prens olsa da, kendinde hak mı buluyordu?

Forgotten Prince | Drarry Место, где живут истории. Откройте их для себя