0.5 | Geçmişten Küçük Bir Anı

2K 216 109
                                    

Cenazenin üstünden tam tamına 2 gün geçmişti. Sarayda yas tutulmaya hala devam ediliyordu. Draco'nun bütün dersleri ertelenmişti, sadece Harry ile at binme derslerine devam ediyorlardı. Draco Harry'nin uğraşmasına gerek olmadığını söylese de, Harry bir uğraşı olmasının ona iyi geldiğini, endişelenmemesi gerektiğini söylemişti. Draco da ikna olmuş, sesini çıkarmamıştı.

Derslerde epey ilerleme kaydetmişti. Artık kimse tutmadan Yuki ile gezintilere çıkabiliyordu ama hala hız yapma konusunda biraz sıkıntı yaşıyordu. Harry de buna çözüm olarak parlak bir fikir önermişti.

"Seninle birlikte binersem, yavaş yavaş hız yapmaya alışabilirsin." demişti, Draco'nun arkasına binerken. "Merak etme, bir sorun çıkarsa müdahale ederim."

"Çok rahatladım, cidden." dedi, Draco alayla. Ama gerginlikten sesi cılız çıkmıştı. "Ya ikimiz birden düşersek?"

"Ben 4 yaşımdan beri at sürüyorum, Draco." dedi, Harry, Yuki'nin kalça tarafına vurup hareket etmesini sağlarken. "Merak etme, düşmeyeceğiz."

"Sen öyle diyorsan."

Bir süre yavaş bir şekilde ilerlediler. Sonra da Harry hızı arttırmaya başladı. Yuki her hızlandığında, Draco bayılacakmış gibi hissediyordu. Yeri boylamamak için ipi sıkı sıkı tutuyordu ama hiçbir şekilde kendini güvende hissetmiyordu.

"Biraz gevşe." dedi, Harry, Draco'nun kulağına fısıldayarak. "Bu kadar korkmana gerek yok."

Draco'nun korkudan hızlı atan kalbi, Harry'nin nefesinin boynuna çarpmasıyla teklemişti. Tanrım, o kadar yakından konuşmasına cidden gerek var mıydı? Ona cevap vermemeyi seçip rahatlamaya çalıştı.

Ne kadar o şekilde bahçeyi turladıklarını bilmiyordu Draco. Ancak sonunda yavaşlayıp da, normal bir şekilde ilerlemeye başladıklarında rahatlayabilmişti.

"Eğlenceliydi, değil mi?"

Draco gözlerini devirdi. "Ya, ne kadar eğlendim anlatamam."

Harry gülümsedi ve Yuki'yi durdurduktan sonra atın sırtından indi. O indikten sonra Draco da onu takip etti. Ayakları yerle buluştuğunda hafifçe sendeledi ve refleksle Harry'nin kolundan tuttu. Harry de çevik bir hareketle onu belinden tutup, düşmesini engelledi.

Harry kafasını iki yana salladı. "Hakaret etmeyeyim diyorum ama bir insan atın üstünde değil de attan indikten sonra düşmeyi nasıl becerebilir, anlamıyorum."

Draco ona sertçe baktıktan sonra Harry'nin kolundan elini çekti ve bir iki adım geri atıp ondan uzaklaştı. "Harry zaten hızlı sürdüğümüz için kötü bir durumdayım, bir de seninle uğraşamayacağım."

Harry küçük bir kahkaha attıktan sonra Draco'nun elinden tuttu ve onu sarayın kapısına sürüklemeye başladı. "Seninle uğraşmayı asla bırakmayacağımı biliyorsun, değil mi?"

"Maalesef, biliyorum."

"Bu kötü bir şey değil." dedi, Harry, Draco'nun somurtkan yüzüne bakarak. "Bizim anlaşma şeklimiz böyle. İlla o hikayelerde anlatılan kukuma kuşları gibi olmamıza gerek yok."

Harry'nin bu sözleri Draco'nun hoşuna gitse de bunu belli etmemek adına somurtmaya devam etti. "Sen öyle diyorsan."

Harry gözlerini kısarak, "Yoksa bu şekilde davranmam hoşuna gitmiyor mu?" diye sordu. "Gitmiyorsa bir daha yapmam."

Draco sonunda dayanamayıp hafifçe kıkırdadı. "Sadece şaka yapıyordum."

Harry bir anda Draco'nun elini bıraktı ve onu belinden tutup tek hamleyle kucağına aldı. Sonra da kapıya yürümeye devam etti.

Forgotten Prince | Drarry Kde žijí příběhy. Začni objevovat