[12]

1K 162 258
                                    

[12]~Tıpkı Amélie'nin öyküsündeki gibi.

"Anlamıyorum."

Zhan banyodan çıkardığı çocuğun saçlarını havluyla kurularken kızaran yanaklarına bakıp konuşmuştu.Yibo ağladığı için şişmiş gözleriyle büyük olana baktığında bakışları hiçbir şey anlamadığını anlatır nitelikteydi.

Saniyeler sonra havluyu Yibo'nun kafasından uzaklaştırıp alnına dokunarak yeniden ateşine baktı. "Ateşin düşmüş gibi, yanakların ise hala kızarıyor. Nasıl hissediyorsun kendini?"

Yibo bornozuyla koltukta otururken ellerini birbirine kenetledi ve yorgun olan ifadesine zayıf bir gülümseme ekledi. "Ateşim düştü, ama utandım. Ondan kızardım sanırım."

Zhan durup ona baktığında hem içinden yükselen sevgiyi dizginleyememis, hem de olanlar için duyduğu üzüntüsünün önüne geçememişti. Uzanıp karışık nemli saçlarına uzun bir öpücük bıraktı ve derince soluklandı orada. "Seni utanırken görmek hep garip geliyor."

Yibo gözlerini kapadı ve hafifleyen sıkıntılarını içinden tümüyle uğurladı. Hala çok yorgundu, ancak öyle tatlı bir hisle sarmalanıyordu ki, oracıkta bunun için ağlayabilirdi." KIyafetlerimi her zaman başkası çıkarmıyor, bu yüzden utandım." Sonra gözlerini açtı ve sanki biraz önce kendini hırpalayarak ağlayan o değilmiş ve utanan kişi de bir başkasıymış gibi yaramaz bir ifadeyle konuştu.

"Ama bunu sık sık yaparsan belki utanmam geçer."

Zhan güldü ve az önce öptüğü yeri yeniden öptü. Çocuktan ayrıldığında salonun ortasındaki eşyaları ayağıyla iteleyerek odasına yöneldi ve hızlıca Yibo'nun giymesi için kıyafet alarak salona geri döndü. Aslında niyeti kıyafetleri çocuğa giydirmekti ama Yibo ayağa kalkarak kıyafetleri kendisi giymek istemişti. Yüzündeki ifadeyi değerlendirip az öncekinden daha iyi olduğuna karar vererek kıyafetleri onun eline bıraktı.

"Fazla oyalanmadan giy ve yatağa yat. Sana yiyecek bir şeyler hazırlayacağım."

Yibo, büyük olanın odasına girmek üzereyken durup mutfağa yönelen bedene seslendi." Yemek istemiyorum ben, çok uykum var."

Zhan ciddi ve otoriter havayla geriye dönüp kendi odasını gösterdi. " Git dedigimi yap ve o yemek yenilecek. Ardından ilaç vereceğim sana. " Yibo ona bakmaya devam ederken başıyla gitmesi için yeniden işaret verdi.

"Hadi Yibo."

Mutfağa yöneldiğinde mutfağın dağınık olmadığını görmesiyle rahatlamıştı. Anlaşılan sadece salonu kadının öfkesine kurban gitmişti ve hala bunun umrunda olmadığını düşünüyordu.

Aradan geçen kısa zamanda hızlıca hazırladığı çorbanın tadına baktı. Kendi kendine onay verdiğinde çorbayı tepsiye koydu ve elindeki tepsiyle yürümeye başlamadan önce duyduğu sesle her şeyi yarım bırakarak odaya koştu. Odasına telaşla girdiğinde yatağının üzerinde yatan ve elindeki peluş oyuncağı kucaklayan çocuğu görünce ise kendisini rahatlamaktan alıkoyamamıştı. Daha sonra rahatlamış olsa bile sormadan duramadı. "Neden bağırdın? O oyuncak dolabın üstündeydi. Alırken bir yerine bir şey mi oldu yoksa?"

Yaklaşıp çocuğun vücudunu kontrol ettiğinde Yibo peluş oyuncağa daha çok sarılmıştı."Yok iyiyim ben, sadece sandalyeden düşecek gibi oldum da."

Kıkırdarken Zhan kaşlarını çattı. "Korkuttun beni, dikkat et kendine."

Bunu söyledikten sonra rahatlamış bir halde nefesini dışarı bıraktı. Devamında odadan çıktı ve saniyeler sonra elindeki tepsiyle geri geldi. Yibo ise onu görünce toparlanmış, geriye çekilmişti.

Amélie'nin Öyküsü [Yizhan]Where stories live. Discover now