SZ • 1 |❝Sokaktaki Yabancı.❞|

83.3K 2.4K 4.4K
                                    

🖤🕸️🖇️

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

🖤🕸️🖇️

Sürekli bir savaşın içinde oldum, sürekli savaştım. Kim bilir, belki de güzel geçtiğine inandığım çocukluğumda başlamıştı da sonradan belirdi bu savaş. Küçücüktüm daha.. Koskoca savaşın içinde ne bir zırhım oldu ne de bir silahım. Bir bilgim de yoktu ki bununla ilgili. Vuruldum. Düştüm. Kanadım. Yaralandım. Ağladım. Yardım istedim, çaresiz kaldım. Kalkmaya çalıştım, kalktıkça da düştüm. Daha çok kanadım. Bu hayatın neresinden tutmaya çalışsam elimde kaldı. Neyin hayalini kurduysam, gerçekleşmedi. Her şey cam parçası gibi bana saplandı, beni kanattı, beni yaraladı. Beni öldürdü.. Bunun farkına varanlar oldu, ama farkına varmayanlar beni öldürmeye devam etti. Kanamaya, yara almaya pek müsait biriydim. Acılar her insanı boğar derler fakat ben öyle olduğunu düşünmüyorum. Bence insanları içine attıkları boğuyor zamanla.

Soğuk bir yerde açtım gözlerimi. Bedenim ıslaktı ve üşüyordum. Canım yanıyordu fakat acının nereden geldiğini kestiremiyordum. Kafam geriye doğru yatmış, ellerim uyuşmuş, bedenim sızlıyordu. Sırtımı dikleştirip, gözlerimi açtığımda dudaklarıma ufak bir tebessüm kondu. Çıplak bedenim, küvetteki soğuk suda ıslanmış, üşümüştü. Acele etmeden bir elimle küvetin tıpasını açarken bir taraftan da ayağa kalktım. Birkaç adım ötemde duran havluyu bedenime sardığımda, soğuk artık bedenime daha az vuruyordu. Akan burnumu silmek için aynanın önündeki selpaktan kopartırken, sırtımda az önce de hissettiğim keskin ağrıyı hissettim.

Kanatlarımın, yani kürek kemiğimin hemen altıydı. Derin bir kesik vardı orada. Nereden olduğunu bilmiyordum fakat kan tişörtüme kadar bulaşmış bende kendimi banyoya atmıştım. Bir yere çizdirmişimdir diye düşünüp, fazla kafamı yormadım. Islak perçemlerimin yüzüme yapışmasından rahatsız olarak onları kibarca yüzümden uzaklaştırdım. Yanımda getirdiğim kıyafetleri giyerken, acaba kaç dakikadır küvette uyuduğumu düşünmeden yapamıyordum.

Yine de fazla acele etmedim, sinir bozucu bir yavaşlıkla giyinerek saçlarımı taradım. Kurutmamıştım saçlarımı, rüzgarda kurumaları daha çok hoşuma gidiyordu. Birkaç dakikaya banyodaki işlerimi halledip koridora çıktığımda, değişen hava ısısı bedenimi titretti. Petekleri açmayı unutmuş olmalıydım. Kollarımı bedenime doğru sarıp koridorun sonundaki odama doğru hızlı hızlı yürüdüm. Üzerime lacivert yünden bir hırka geçirirken salondaki çalan telefonumun anneme özel olan melodisini duydum. 'Tam zamanıydı.' diye mırıldandım.

Hızlıca salona doğru ilerlerken acele etmeye çalışıyordum, bekletilmekten pek hoşlanan bir kadın değildi. "Efendim anne?" Bir kaç saniye annemden cevap gelmedi, sanırım başka biriyle konuşuyordu. "Ahu, neredesin kızım?" Elime televizyon kumandasını alıp, koltuğa oturdum. Birazdan dışarı çıkacaktım ama işimi olabildiğince ertelemeye çalışıyordum. "Evdeyim anne, sen neredesin?" Annemden yine birkaç saniye cevap gelmedi. Arka tarafta biriyle konuşuyordu fakat konuşulanlar ve sesler net değildi. "Ben eve geliyorum da, sen neden hala çıkmadın?" Ne diyeceğimi bilemez halde derin bir nefes aldım. Annem bunu duymuş olmalı ki hemen onaylamayan mırıltılar çıkarmaya başladı. "Bak Ahu, yazın bir işte çalışmak istiyorum diye başımın etini yedin. Al sana iş, gidip görüşsene şu kadınla." Aslında sonuna kadar haklıydı, anneme yazın çalışmak istediğimi söyleyen gerçekten de bendim ama şimdi her ne olduysa hevesim kırılmıştı. "Tamam anne, hazırlanıp çıkıyorum. Görüşürüz."

SİYAH ZAMBAK (+18)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin