*38* Kayseri

39K 2.8K 839
                                    

Umay'dan.

°
Böyle konserleri çok seviyordum. İnsanın göğsü kabarıyordu. Coşkulu ortamda bir anda Çakma'nın bana baktığını farkettim. Ona baktığımda gözlerini gözlerimden çekmemişti. O kadar kişinin arasında yan yana gelmiştik.

Bu sefer ona diklenmek yerine sadece gülümsemiştim. Ama hala tepkisizce bana bakıyordu. İçimdeki şeytan "ne bakıyon?" deyip sarsmak istesede ona uymadım. Daha fazla bakışmamak için önüme döndüm.

Göz ucuyla tekrar baktığımda o da önüne dönmüştü. Sanki mıknatıs gibi iki zıt kutup birbirimizi çekiyorduk. O da tersti bende terstim. Birbirimize laf atmak için gelmiştik sanki dünyaya. Aslında aynıydık ama zıt gidiyorduk.

İlk karşılaştığımız geceden sonra ona kinlenmiştim. Hep laf sokmak atar yapmak istiyordum. Bir zaman sonra hoşuma gitmeye başladığını fark ettim. Her sözümden sonraki yüz ifadesi hoşuma gidiyordu, istemsizce.

Konser bitmiş kalabalık arasında yavaş yavaş dışarı çıkıyorduk.

"Umay, ben aslında buraya sana bir şey vermek için de geldim." Miraç'ın sesiyle ona dönmüştüm. Ne verecekti ki bana?

"Ne vereceksin?" Adımlarımız yavaşlamıştı ama hala ilerliyorduk. Ceketinin cebinden bir kağıt çıkardı ve bana uzattı. İkiye katlanmış kağıdı alıp arasını açtım.

"Artık işinin başına dönebilirsin. Çiya başındaki dertten dolayı şu anlık senin adını bile hatırlayamaz." Sözünü tamamlamadan gözlerim parlamıştı. Heyecanlanmıştım. Artık Şırnak'a geri dönebilir miydim yani?

"Gerçekten mi?" Tebessüm edip kafasıyla onaylamıştı.

"Evet ama Şırnak'ta iken bir süreliğine etrafında koruma olacak."

"Ya o önemli değil. Şimdi ben doktorluğa dönebilirim!" Sevinçten ne yapacağımı bilememiş yerimde zıplamıştım.

"Evet, dönebilirsin. Bu yüzden benim aklım sende kalmaz..yani gözümün önünde olacağın için tehlike anında yanında olurum...Oluruz, biz."

Yarım yamalak kurduğu cümleleri tam anlayamasamda kafamla onayladım. Çok mutluydum şu an.

Kalabalık arasından kurtulduğumuz da İpek'in yanına koştum.

"İpeeeek! Şırnak'a geri dönebilirmişim artık!"

"Ne, gerçekten mi?!" Biz sevinçle kucaklaşırken Ali'de beni doğrular biçimde konuşmuştu.

"Evet, bir türlü söylemeye fırsat bulamamıştık. Ele başının Umay'ın adını hatırlayamayacak kadar başı dertte şu an."

"Oh, sonunda be!" İpek'te benim kadar mutlu olurken yoldan geçen arabalara bakan Miraç'a bakıp gülümsedim.

"O zaman bir daha ki sefere Şırnak'ta buluşuruz." Gölge'yi kafamla onaylamıştım.

"Sanırım ben olamam çünkü bir süre ailemin yanına gideceğim." Yanımızda varlığını unuttuğum Didem'e yalandan üzülmüş numarası bile yapmamıştım.

"Olmasanda olurda neyse.." Bana doğru fısıldayan Tunalı'nın yüzüne baktığımda onu duyduğumu anlamış ve masumca gülümsemişti.

"Sonuçta Şırnak'a bir gün döneceksin Didemciğim." İpek'in nasıl bu kızla arkadaş olduğunu aklım almıyordu. Galiba mecburiyetten böyle davranıyordu. Yoksa burnu havada insanları o da sevmezdi.

"Buradan sonra ne yapıyoruz komutanım?" Ebu ve komutanları konuşurken bende yoldan geçen arabalara baktım. Boş bir taksi bulursam hemen atlamalıydım. Çünkü annemin şu anda eve dönmem için dakikaları saydığıma eminim. Bu yüzden onların bir sonraki duraklarına katılamayacaktım.

Ev Sahibim Asker Where stories live. Discover now