*46* Kahramanmaraş

37.8K 3K 746
                                    

24 saat bile olmayan arayla yeni bölüm atmak mı?

Yaparım o benim :)

Hade yorum yapın

°
Artık dayanamayıp söyleyecektim. Her virajda midem ağzıma geliyordu. Hangi akla hizmet bununla yola çıkmıştım ki?!

"Biraz yavaş sürsene şunu!" Çıktığımız dağları şimdi hissedilir bir hızla iniyorduk. Keskin virajların uçurum kısımları ürpertirken Miraç çok rahat gözüküyordu. Sanki tarlada sürüyor arabayı!

"Neden? Hızlıca gidip gelelim ki randevuna yetiş." Bakışlarını yoldan ayırmazken sesinde bir duygu belirtisi yoktu.

"Ne randevusu?" Dedim merak ederek.

"Bilmem ne randevusu? Bende merak ettim." Yine alay mı ediyordu? Galiba bu adamın ne ima ettiğini hiçbir zaman anlayamayacağım.

Oflayıp kapının yanındaki tutacağı sıkı sıkı tuttum. Başımı geriye yatırıp gözlerimi kapattım. Eğer daha fazla aşağıya bakarsam gerçekten kusacaktım.

"Lan!" Aniden bağırmasıyla irkildim ve ona döndüm. Elleri direksiyonu sıkıca kavrarken yüz ifadesi endişeli görünüyordu.

"Noldu?!" Korkum sesime yansımıştı.

"Fren tutmuyor öleceğiz galiba." Kalp atışlarımı kulağımda duyarken ne dediğini algılamaya çalıştım. Şaka mıydı? İfadesi hiç şaka yapıyor gibi değildi.

"Ne?! Ciddi misin? Saçmalama nasıl tutmaz?!" Bir hızla indiğimiz yola bir de Miraç'a bakıyordum. Hala aniden kahkaha atıp benimle dalga geçmesini bekliyordum.

"Ne bileyim?! Durmuyor işte araba! Ne kadar da uğursuz birisin?! Daha ben şehit olacaktım! Şimdi senin yüzünden geberip gideceğim!" Arabaya bindiğimizden beri ilk defa göz göze gelmiştik. Gözlerinde şaka yapar bir ifade yoktu. Cidden frenler tutmuyor muydu yani?

"Benim ne suçum var?! Ne yapacağız şimdi?! Nasıl bakım yaptırmazsın arabana ya?! Bir de asker tertipli olur derler!"

"Bakımla bir ilgisi yok! Sen arabaya binince araba seni taşıyamadı! Biraz az yer insan!" Çatık kaşlarım daha da çatılırken ani bir fren ile durdurmamızla dışarı baktım. Bir nehirin kenarında durmuştuk.

Bir dakika... ee durduk biz?!

Şirine'ye döndüğümde pişkince sırıtan bir yüz beklemiyordum. Yine mi beni keklemişti?!

"Komikti ama hiç öyle bakma! Tipini görmen lazım gülmemek için kendimi zor tuttum. Hayır yani dalga geçtiğimi nasıl anlamadın? Kırk kilo bir şeysin araba seni taşıyamadı diyorum. Nasıl doktor oldun sen?" Göğsünü şişirerek tekrar gülmesiyle başımı önüme eğdim. Emniyet kemerini çözüp Miraç'a döndüm. Derin bir nefes alıp Miraç'a doğru eğildim ve pataklamaya başladım. Kollarıyla kafasını kapatırken halen gülüyordu. Omzuna attığım yumruklar onda pek bir etki yaratmıyor gibiydi.

"Ya sen kendini neden komik sanıyorsun ha?! Yeter be!" Omzundan sonra kollarına geçtim. Daha sonra saçlarının arasına şaplağı yemişti. Ama bu onda sadece daha fazla kahkahaya sebep olmuştu.

"Komik değil anladın mı?! Anan seni iğrenç şakalar yap diye mi doğurdu?! Uğraşacak başka birini bul artık! Of!" Tüm sinirimi yumruklarımla atıp yerime sindim. Nefes alışverişlerim henüz düzene girmemişken ellerimi yüzüme kapadım. İçimdeki korku yerini koruyordu. Nefes aldıkça onu yok etmeye çalışıyordum.

"Ah! Hahahah!" İnlemesi kahkahaya dönüşürken kapının açıldığını duydum. "Hayatımda hiç böyle dayak yememiştim." Kapı tekrar kapandığında ellerimi yüzümden çektim. Karşımdaki camdan, arabanın ön kaputuna oturduğunu gördüm. İçimden hakaretler yağdırırken havada oluşan dumandan sigara içtiğini fark ettim. Kapıyı açıp indim ve sertçe kapattım. İki adımda yanında bitip elindeki sigarayı bir çırpıda alıp nehire fırlattım. Şaşırdığı ve bu hareketimi beklemediği her halinden belliydi.

Ev Sahibim Asker Where stories live. Discover now