*13* Bitlis

58K 3.5K 216
                                    

Selamun Aleyküüüüüm!

Miraç ağzından devam...

°

"Bu cadde boyunca olan tüm kameralara bakıldı başkomiserim." Başkomiser Oğuz'un yanına gelen polis memuruna yöneldi bakışlarımız. 

"Plakayı buldunuz mu?"

"Evet başkomiserim. Görgü tanıklarının da dediği gibi aracın sadece önünde plakası var. Arkada yok. Plaka buranın, 73 KA 1906."

"Tamam tüm birliklere haber verin. Şehir veya ülke dışına çıkmadan bulalım."

"Bâşüstüne." Başkomiser Oğuz emri altında olan memurla konuşmasını bitirip bize döndü.

"Plakayı bulduk. Yer tespiti yapıp size haber vereceğiz." Elini uzatmasıyla bende uzattım ve el sıkıştık. Oğuz'la iki yıldır tanışıyorduk. Arada o ve Ali ile birlikte kebapçıda buluşurduk.

"Tamamdır devrem. Beklemedeyiz." Diye belirtmiştim.

"Oğuz kızı neden kaçırmış olabilirler?"

"Evet neden kaçırdılar Umay'ı? Daha buraya geleli bir hafta olmadı." Ali gözyaşlarını silen İpek'i kolları altına alırken bende Oğuz'dan gelecek cevabı merak ettim.

"Yenge bulacağız sen merak etme. Hanımefendiyi büyük ihtimalle doktor olduğu için kaçırdılar. Senin de anlattığına göre, kızı bayıltıp arabayla kaçtıklarına göre hamilenin doğuracağı çocuk karanlık birinin çocuğu. Büyük ihtimalle çocuğu gizli bir yerde doğurtup kaçıracaklar. "

"Mantıklı." Diye fısıldadım.

"Çocuk doğunca Umay'a bir şey yapmazlar değil mi?"

"Bir şey yapmadan bulacağız, canım. Hadi seni eve bırakayım." Ali'nin teselli eden ses tonu İpek'i gülümsetmişti.

"Peki." İkisi yengenin arabasına ilerlerken Oğuz işine bende timime döndüm. Beni görmeleriyle oldukları yerden ayrılıp etrafıma toplandılar.

"Araç bulundu mu komutanım?"

"Arıyorlar Tunalı."

"Valla komutanım operasyon çıksa da gitsek dedik belayı ayağımıza çağırmışız. İnşallah doktor hanıma bir şey olmadan buluruz."

"İnşallah. Bundan sonra az hoplarsanız sevinirim." Tunalı mahçup mahçup gülerken gözlerim bizim aracı aradı.

"Ejderi nereye çekdiniz oğlum?" Şoförlüğümüzü yapan Çavuş Ömer'den cevap bekledim.

"Marketin arkasına park ettim komutanım. Burası biraz kalabalıktı. Getireyim mi?" Emrime hazır olan Ömer'i durdurup cevap verdim.

"Hayır, getirmene gerek yok. Biz gideriz. Hadi, konum bulunana kadar kışlada bekleyelim." Emrimle başlarını sallarlarken arkamı döndüm.

"Emredersiniz komutanım."

"Emredersiniz." Elimdeki can yoldaşım silahımı daha sıkı tutarak araca ilerledim.

*

"Terk edersem başbuğu gök girsin kızıl çıksın. Terk edersem başbuğu gök girsin kızıl çıksın."

"Çömez! Yeter ezberledik. Tamam iyi hoş ama bin kere aynı şeyi tekrarlama kardeşim." Çömez'i uyaran Gölge bıkmış görünüyordu.

"Ne söyleyim komutanım? İstek parça varsa alırım."

"Ben göstereceğim istek parçayı sana! Sen komutanınla dalga geçersin ha!" Gölge'nin gözlerini kısarak başını sallamasıyla Çömez geri kaçındı.

"Yok komutanım. Olur mu öyle şey?"

"Tamam hepiniz susun!" Sesimi olabildiğince gür ve sert çıkarmaya çalışmıştım.

"Pardon komutanım."

"Pardon ne oğlum? Nişantaşı bebesi misin sen? Gusura bakma diyeceksin!" Gölge yine Çömez'i alay edercesine uyarırken Çömez başını öne eğdi.

"Peki komutanım."

"Gölge, hepiniz susun dedim!" Son noktayı koyup kaşlarımı çattım.

"Gusura bakmayın komutanım. Çömez işte." Keskin nişancı Gölge'nin eliyle gösterdiği Çömez Deniz adı üstünde çömez olduğundan tüm komutanlarının en az bir kere alay konusu oluyordu. Bizde o yollardan geçtik. Katlanacaktı, yapacak bir şey yok.

"Koordinatlar geldi. Haydi!" Kapıdan heyecanla giren Ali'de toplandı odağımız. Hepimiz daha fazla beklemeden ayaklandık ve silahlarımızı kuşandık.

"Helikopterle gideceğiz. Sınıra yakın bir köydelermiş. Hani bizim fanımızın piçlerinin olduğu köylerden." Ali'nin bakışlarından ne demek istediğini anlamıştım. Şeytanice gülümseyip onu yanıtladım.

"Orayı da temizlemiş oluruz. İyi işte."

"Aynen, Umay sebep olmuş oldu." Konuşmayı kesip omuz omuza helikoptere geçtik. Gözlerimizi karartmıştık. İlk sınır dışı operasyonum değildi. Ama bu sefer kurtaracağımız kişi nedense farklı bir anlam taşıyordu. Belki de tanışmış olduğum birisi olduğu için böyledir. 

"Arkadaşlar operasyon diye çok dile getirdik. Kısmet baldızıma imiş. Onun kılına zarar gelmeden vatanımıza geri getireceğiz. Anlaşıldı mı?" Gür ve çatallı sesi helikopteri doldururken herkesten aynı anda cevap almıştı.

"Emredersiniz komutanım."

"Emredersiniz komutanım." Pencereden dışarı baktığımda masmavi sema ile göz göze geldim. Aşağıda eskinden bizim olan dağlar vardı. Şimdi ise başkasının demek değildi. Elbet bir gün bu toprak, özlediği Türk yurdu olacaktı. Uzak değil inşallah.

Tekrar yiğitlerime döndüğümde hiçbirinin gözünde korku yoktu.

"E hadi Çömez. Şimdi bir şeyler mırıldanma vakti." Çömez, isteğimle tebessüm etti.

"Emredersiniz komutanım. Gölge komutanıma sormak lazım. İstek parçası varmıymış?" Gölge Çömez'e ters ters bakarken gülemeden edemedim.

"Yok güzel kardeşim. Yok!"

"Siz bilirsiniz komutanım. Ben söylemeye başlayayım." Kafamı olumlu anlamda salladım. Hepimiz ayrı bir deliydik. Aramızda akıllının A'sı bulunmazdı. Ve aşırı güzel fantazilerimiz vardır. Deri yüzmek, kelle almak, müstehcen bölgelerde bomba patlatmak, can vermenin karşılığı bin katı can almak. Ama tek şartla:

MAZLUMUN YANINDA ZALİMİN KARŞISINDA!

°

Ev Sahibim Asker Where stories live. Discover now