*06* Angara

74.1K 4.4K 749
                                    

"Ben gerekli tahlilleri istedim. Onlar yapılsın ona göre küçük Rabia'ya ne olmuş anlarız. Geçmiş olsun."

"Allah razı olsun doktor bacım. Buralarda önceden sizin gibi doktorlar yoktu. Sizden Allah razı olsun."

"Allah sizden de razı olsun. Tekrar geçmiş olsun." Elimdeki dosyayı sekretere bırakıp soyunma odasına ilerledim. İkinci günümünde sonuna gelmiştim. Çok şükür bir kaza bela olmadan bitirdim.

Kıyafetlerimi giyip "kapıdayım" diye mesaj atan İpekciğime doğru ilerledim.

Arabanın yanına geldiğimde ön koltuğun dolu olduğunu farkettim. Arka kapıyı açtım ve bindim. İpek ve önde oturan tanımadığım kadın aynı anda bana baktı.

"Selamün aleyküm."

"Aleyküm selam Umay. Sen Didem ile tanışmamıştın değil mi? Bu meslektaşım Didem. Didem bu da hep bahsettiğim okul arkadaşım Umay."

Didem adlı şahıs nerde görsem tanıdığım, kendini üstün görme bakışını sergilemişti. Ağzının içinde "memnun" olduğunu belirtip önüne döndüğünde gözlerimi devirdim ve camdan dışarıyı izlemeye koyuldum.

Araba hareket etmeye başladığında enişteciğimle tanışmak için yol aldık. Yaklaşık on beş dakika yolculuktan sonra İpek'in heyecan verici "geldik" sözüyle arabadan indim. Tahmin ettiğim gibi bir restoranta yani Türkçe olarak lokantaya gelmiştik.

Kapıdan içeri girip İpek ve Didem'i takip ettim. İpek arkası dönük oturan enişte olduğunu tahmin ettiğim kişi ile sarıldı. Didem ise onun çaprazında oturan kişi ile el sıkıştı. Bende sap gibi olanları izledim. Masaya daha yaklaştığımda İpek sohbeti başlatmıştı.

"Ali, işte hep bahsettiğim Umay. Umay bu da enişten."

"Merhaba namı Ankara'ya kadar gelen enişteciğim." İpek'in keskin bakışlarına maruz kaldım bundan sonra tabi.

"Merhaba namı buralara kadar gelen baldız." İpek ve diğerlerinin tebessüm etmesiyle bakışlarım karşıda oturan adama kaydı. Lan! Karşılaştığım koyu mavi gözler kafamda dank etmişti. Bu... Bu geçen geceki adamdı. Tesadüf müydü şimdi bu? "Allah'ım lütfen  beni tanımamıştır." diye dua ederken Ali eniştenin sesiyle ona baktım.

"Iı, Umay bu benim arkadaşım hatta kardeşim Miraç." Adı güzelmiş. Yahu ne diyorum ben?! Düz bir sesle cevap vermeye çalıştım.

"Merhaba."

Onun cevap vermesini beklemeden, boş olan, Didem'in yanındaki sandalyeye oturdum. Tam çantamı omzumdan çıkartırken malum kişinin kalın sesiyle irkildim.

"Merhaba. Ben sizi bir yerden tanıyorum sanki." İşaret parmağını bana doğrultup sorgular biçimde tek kaşını kaldırmıştı. "Ben birine benzetmedim." Dedim gözlerinin içine bakarak.

"Yok ben benzettim. Sende beni görünce hatırladın bence." Kurtuluşum yokcasına başımı sağa sola salladım.

"Yoo."

"Nerden tanışıyorsunuz? Anlayamadım." Sen neden karışıyorsun ki? Havada olan burnunu her şeye sok Didem hanım!

"Umay hanım dün akşam ordudan atılmama neden oluyordu, az kalsın!"

"Ordudan atılmana mı? Yok artık! Sen kaldırımda yürüyen kişilere yol vermeyip ayağını uzatırsan öyle olur. Ayrıca size hiçbir şey olmadı bile. Düşen ben oldum." Kaşlarımı çatıp sesimi olabildiğince sertleştirerek çıkışmıştım.

"Hani tanımamıştın?" Kaşları alayla havalanırken dudakları yukarı kıvrılmıştı. "Off aptal kafam ya!" diyerek kendime kızdım.

"Keşke tanımasaydım!" Dedim çemkirircesine.

"Ne oluyor gençler? Ben olayı anlamadım Miraç." Hah, enişte sende iyice karıştır çorbayı!

"Dün akşam bizim mahalledeki düğün salonunun önünde kavga çıktı. Dedim ya sana!"

"Evet hatırladım."

"Ben olay terörle mi alakalı diye bakarken Umay hanım gecenin o saatinde oradan geçiyormuş. Geçerkende benim ayağımı ezerek geçti ve yere yapıştı."

"Gecenin o saatinde, yere yapıştım öyle mi?! Seni ilginlendirmeyen şeyler sana göre bayağı komik demek." Adam çıkışmamı tiye almayıp devam etmişti!

"Hayır birde düştü geri kalktı bana atar yapıyor, görmen lazım. Sanki ben ittim yere!"

"Hıhı, sende ayağımı ezdin diye ağlayacaktın resmen!" O ileri gittikçe bende kendimi esirgemedim.

"Ağlayacaktım öyle mi?!" Yüzünü yaklaştırıp tıslarcasına solumasıyla gözlerimi kırptım.

"Bir daha dışarıda insanlara yol vererek dikkatli olabilirsin!" Az öncekinin aksine sakin davrandım.

"Tamam sakin olun. Olmuş bitmiş, unutun gitsin." Ali ellerini birbirine vurup dostluk babında bizi işaret ederken tepki vermedim.

"Aynen, Umay."

"Bana ne diyorsun ya? Ben ilk başta tanımamazlıktan geldim." İpek'in uyarıcı ses tonu öfkemi harlamıştı.

"Allah Allah! Sende o kör karanlıkta dışarda gezmez ve düşmezsin o zaman!" Araya girenleri yok sayıp tartışmaya devam ederken yumruklarımı sıktım. Avuç içime batan tırnaklar canımı yakarak öfkemi harlamıştı.

"Sana ne! İstediğim saatte dışarı çıkar gezerim. Sen ne karışırsın?!" Tükürürcesine cümlelerime devam ettiğimde tekrar yüzünde bir alay oluştu.

"İyi çık! Zaten bizim güvenliğini sağladığımız bu ülkede başına bir şey gelmez."

"Egoya bak ya adamda ki! Görüyoruz bayağı güvenli!" Elimle herifi İpek'e işaret edip güldüm.

"Ego, büyükşehirden kırsal şehire gelip varoluş sancısı çekenlerde var şu an!" Tek kaşını kaldırıp yarım bir gülüş sergileyen yüz ifadesine boş bakışlarım karşılık vermişti. Daha fazla durmamak adına, kanın beynime sıçrayışıyla ayağa kalktım.

"Size, az oksijenli düşüncelerinizle iyi oturmalar! Egoist!" Çantamın kulpunu daha sıkı kavrayıp ayaklandım. Sinirden yumruklarım gibi dişlerimi de sıkmıştım ve diş etlerim sızlıyordu.

"Umay dur bekle!" Hızlı adımlarla oradan çıktım ve bilmediğim bir yöne doğru yürümeye başladım.

"Umay bekle." Güven kaynağım olan sesi duymamla durdum. Ayak seslerinin yakınlaştığını duyduğum sırada kolumu tutup kendine döndürdü.

"Nereye gidiyorsun acaba?" Sesi az öncekinin aksine endişe tohumları sızdırıyordu.

"Ya dediklerini duymadın mı adamın?" Çıktığımız kapıyı işaret ettiğimde başını olumlu anlamda sallamıştı.

"Duydum. Aslında böyle biri değildi ama ne oldu anlamadım."

"Gereksiz mahlukat!"

"Tamam hadi eve gidelim. Tek başına gidemezsin."

"İyi."

Geri arabaya doğru yürüdük. İpek Ali'yi arayıp haber verdi ve arabaya binip eve yol aldık. Didem'in bizimle dönmemesine ayrı sevinmiştim. Ama hala sinirden ağlayacak durumdaydım.

Ah bir de adamı Edward'a benzettim ya! Dış görünüşün bir halta yaramadığını bir kez daha anladım.

°

Ev Sahibim Asker Where stories live. Discover now