*53* Rize

34.3K 2.8K 666
                                    

Umay'dan...

°

Stetoskopu minik Yusuf'un sırtından çekip annesinin Yusuf'u sedyeden indirmesini izledim. Annesi tedirgin bakışlarla benden cevap beklerken kağıda ilaç isimlerini yazıp uzattım.

"Küçük bir soğuk algınlığı. Bu ilaçları sabah akşam yemekten sonra içsin."

"Tamamdır doktor hanım. İyi akşamlar." Siyah yazması yüzünü gizleyen orta yaşlardaki kadın başını eğip oğlunun elini tuttu. Acilden çıkarlarken bende kalemimi önlüğümdeki cebe koydum. Soyunma odasının olduğu koridordan bana doğru gelen Meva'yı görmemle paydos vaktinin geldiğini anladım. Meva mavi kadife elbisesi ile tüm dikkatleri üzerinde toplarken siyah kabanını da omuzlarına atmıştı.

"Hadi üzerini değiştir de çıkalım. Zeynep çoktan çıktı." Başımı olumlu anlamda sallayıp tebessüm ettiğim sırada dışarıdan yüksek sesli bir müzik işittik. "Off yeter ama ya! Hastane burası hastane! Bari buradan geçerken kıs şu müziğin sesini!"

Meva sinirle oflayıp hışımla kapıya adımladı. Sesler aynı şiddetle geldiğinden müziği dinleyenler büyük ihtimalle yakında bir yerde durmuştu. "Meva boş ver ya! Bulaşmaya değmez."

"Yok sen dur, ben bi ayar verip geliyorum!" Dışarı çıktığında geriye uçuşan şalından ne kadar rüzgarlı olduğunu tahmin etmiştim. Kapıya doğru yaklaştığımda Meva'nın koşar adım tekrar içeri girmesiyle geriye çekildim. "Umay!"

Solukları konuşmasına izin vermezken derin bir iç çekti ve gülerek gözlerime baktı. "Noldu ya?!"

"Çabuk dışarı çık!" Parmağı ile kapıyı işaret ettiğinde telefonum çalmaya başladı. "Bırak şimdi telefonu! Dışarı gel!" Çalan telefonumu cebimden çıkaramadan kolumdan sürüklenmeye başladım.

Rüzgar tenimi yalayıp geçiyor, Meva pişmiş kelle gibi sırıtarak beni bahçe kapısına sürüklüyordu. Müzik seslerine yaklaştığımızda tanıdık bir şarkının çaldığını fark ettim.

"Bozkurtça baktım sana; yaktın beni Asena!" Demir kapının boşluklarından gördüğüm manzarayla donup kaldım. Hızlı adımlarla bahçeden çıkıp karşı kaldırımın kenarındaki arabaya baktım. "Turan'a yolculukta eşim ol sen Asena..."

"Miraç?!" Ağzımı şaşkınlıktan kapayamayıp bakakalırken pankartta yazan yazıya odaklandım bu seferde.

"BİZİMKİLER SANA YENGE DEMEK İSTİYOR."

"Vur beni gözlerinle, yak beni sözlerinle. Canım koydum yoluna, sık bir kurşun Asena..." Simsiyah kıyafetlerin içinde siyah gözlükleriyle arabanın önünde, gür bir sesle şarkıyı söylüyordu. Yan tarafında ise uzun beyaz pankartı tutan Tunalı, Çömez, Gölge, Ebubekir ve Ali vardı. Onlar da aynı Meva gibi pişmiş kelle gibi sırıtıyorlarken ellerimi onlara doğru kaldırıp "Ne yapıyorsunuz?" diye soruverdim. Ardından elimi bir türlü kapanmayan ağzımın üzerine koyup gülmeye başladım. Miraç kendinden geçmişcesine bana doğru "Vur beni gözlerinle, yak beni sözlerinle! Canım koydum yoluna, sık bir kurşun Asena!" diye bağırıyordu. Haykırıyordu da denilebilirdi. Ne Miraç'tan bunu beklerdim ne de timdekilerin böyle bir pankart tutacağını.

Utançtan yanaklarımın alevi tüm bedenimi sarmıştı. Şarkı kısa sürede sona geldiğinde hala aynı şekilde Miraç'a bakıyordum. Gözlüğünü çıkarıp parmaklarının arasına aldığında diğer elini de saçlarının arasından geçirmişti. Cool mu olmaya çalışıyordu şimdi bu salatalık? Eğer öyleyse belki biraz etkilenmiş olabilirim.

Bana doğru adımlamasıyla elimi ağzımdan indirdim fakat gülmeme engel olamamıştım. Miraç'ın mavilerine odaklanıp arkada duran timi unutmaya çalıştım. Yoksa utançtan gerçekten bir domates olacaktım.

"Nasıl organizasyon?" Baş parmağıyla omuzunun üstünden arkasını işaret ettiğinde ofladım.

"Sen manyaksın!"

"Bana bilmediğim bir şey söyle Gönlümün kuşu. Hadi üzerini değiştirip gel." Bir kaç kelime daha söyleyecekken laf ağzında kalmıştı.

"Laylaylaylaylaylaylay laay! U M A Y YENGE!" Alkış kıyametin kopmasıyla kızaran yüzümü avuçlarımın arasına aldım.

"Lan oğlum! Ben bunu yapamayın demedim mi size?!" Miraç, Ali ve diğerlerine döndüğünde parmaklarımın arasından Meva'ya baktım. Gözgöze geldiğimizde aynı anda gülüvermiştik. Kalbimin gürültüsü içimdeki her yeri fethederken Miraç tekrar bana döndü.

"Hadi daha fazla üşümeden giyin gel." Ellerim çoktan yüzümü kamufle etmeyi bıraktığında timin arabalarına bindiğini gördüm. O sırada Ali de kendi arabasının şoför koltuğuna geçerken gözgöze geldik.

"Umay yengee!" İmayla sırıtıp geçtiğinde "Yaaa!" demekle yetinmiştim.

"Sen o şerefsize bakma! Daha fazla bunu söylemeseydim beni darlamaya devam edeceklerdi. Bende söyledim." Sıcak avcunun içi yanağıma değerken gözlerim istemsizce oraya kaydı.

"Tamam tamam çektim." Huysuzca omuzlarını silkmesinin ardından karşılık olarak gözlerimi kısmamla gözlerini kaçırmıştı. "Sende gel bizimle?"

Meva'ya hitaben sormasıyla Meva'nın adını bilmediğini tahmin ettim. "Meva?" Bende ona döndüğümde Meva başını olumsuz anlamda sallamıştı. "Benim eve gitmem gerekiyor. Bir daha ki sefer artık. Ayrıca ilan-ı aşkı çok beğendim enişte. Böyle devam." Yanıma gelip kısa bir kucaklaşmadan sonra uzaklaşmıştık. "Görüşürüz Umay."

"Görüşürüz." Kaldırımda ilerlemeye başladığında Miraç'a döndüm. O sırada ise işittiğim seslerle Miraç'ın arkasında kalanlara odaklandım. Ali ve diğerlerinin bindiği iki araba hızla uzaklaşmıştı.

"Hadi iyice üşüdün!"

"Tamam gittim." Koşar adımlarla acilin bahçesine sonra da içeri girdim. İçerisinin sıcaklığını hissettiğimde ne kadar üşüdüğümü anlamıştım.

Soyunma odasına girip siyah renkli kazağımla aynı renk pantolonumu giydim. Montumu da üzerime geçirdikten sonra karşımdaki aynada şalımı düzelttim. Zaman kaybetmeden hastaneden çıktım ve aynı yerde arabanın içinde bekleyen Şirine'nin yanına oturdum. Beni görmesiyle ilgilendiği telefonunu vitesin yanına bıraktı.

Emniyet kemerini takıp tekrar yüzüne döndüğümde gözleri ile karşılaştım. Huzuru andıran derin bakışlarını çekmezken gülümsedim.

"Seni seviyorum Şirine."

°

Aşık oldum teşekkürler

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

Aşık oldum teşekkürler.

#UmayVeMiraç

Ev Sahibim Asker Where stories live. Discover now