8. Güzel bir gün.

114 13 0
                                    

Herkese merhaba. Nasılsınız? Umarım iyisinizdir. Yukarıdaki müziği açmayı unutmayın. Keyifli okumalar^^

"Ama bu nasıl olur?"

Йой! Нажаль, це зображення не відповідає нашим правилам. Щоб продовжити публікацію, будь ласка, видаліть його або завантажте інше.

"Ama bu nasıl olur?"

Kurduğum tek cümle buydu. Evet, Akın'la ilk tanıştığımız gün minik, ufacık bir belaya bulaşmıştık.

Her şey yolunda gidiyordu. Taa ki, barda kavga çıkana kadar. Herkes birbirine dalmıştı. Biz Ali'yle içkilerimizi içip güzelce sohbet ederken birden ortalık savaş alanına dönmüştü. Hatta içerden birisi havaya da olsa ateş etmişti. Herkes bağırarak dışarı fırlamıştı. Bende çıkıp gidecekken ayağım kaymış ve yere düşmüştüm. Siktir! Sik-tir!

Acıyan bileğimi ovuşturarak, ayağa kalkmayı denedim. Ama nafile. Hiçbir şey işe yaramıyordu. Kesinlikle ayağa kalkamıyordum. Ve ayak bileğim çok fena yanıyordu. "Nisan!" diye bağırdı tanıdık bir ses. Ali'ye bakınca içimin bir nebze olsun rahatladığını hissettim. "İyi misin?" bileğimi tuttuğumu görerek, "Hadi tutun bana," dedi. Beni ayağa kaldırmaya çalışırken az önce silahla havaya ateş eden adam bizi fark etti.

"Hey, siz!" diye bağırdı bize doğru. Ali'nin ağzından bir küfür çıktığını duydum. "Ne bok yiyorsunuz hâlâ burada?" dedi adam silahı doğrudan bize doğrultarak. Kalbim küt küt atıyorken Ali'nin elini sıktım. Ali bana doğru eğilerek, "Üç diyince kaç, tamam mı?" dedi. Başımı salladım. Burada ölmeye hiç niyetim yoktu.

"Bir... İki... Üç... Şimdi!" diyerek beni bıraktı ve kendisi adamın üzerine atlayarak yüzünü yumrukladı. Ben kaçmaya çalışıyorken bileğimin ne kadar acıdığını bir kez daha farkettim. Birinin Ali'nin üzerine doğru geldiğini görünce hızlıca elime bir şişe alarak hiç düşünmeden adamın kafasına vurdum. Ben. Birini bayıltmıştım. Belki de ölmüştü.

Evet durumlar biraz karışmıştı o gün. Akın o adamı dövmüştü hatta! Ne yazık ki bunu unutmakla büyük bir hata yapmıştık. Zira o adamın bırakın peşimize düşmeyi, yüzümüzü dahi hatırlamadığını sanıyordum. Oysa çok büyük yanılmıştım. Adam bizi hem hatırlamış, hem de peşimize düşmüştü şimdi. Belayı üstümüze çekmekte bir numarayız, maşallah.

"İyi de," dedim kafa karışıklığıyla Akın'ın uzattığı kahveyi alırken. "Bu adam nasıl buldu bizi? Hem çok saçma. Alt tarafı biraz olay çıktı o kadar. Sırf bunun için peşimize düşmesi çok saçma." Akın başını iki yana salladı.

"Bak," dedi kahvesinden bir yudum alarak, "O gün büyük ihtimalle bu adamın önemli bir işini baltaladık. Herhalde sevmediği birini pataklayacaktı ama biz onu elinden aldık bir nevi. Ki, o  adamın bize teşekkür etmesi lazım, ama bunun konumuzla bir alakası yok." Bardağı sehpaya bırakarak bana taraf döndü. "Ufacık bir şeye bile takarlar bu herifler. Ayağına yanlışlıkla taş değse, ondan bile intikam alırlar. Mafya gibi bir şeyler işte. Kısaca ağzımıza sıçmadan rahat durmazlar Nisan." Ardından küfür ettiğini daha yeni anlamış gibi, "Kusura bakma ağzımdan kaçtı." Başımı önemli değil anlamında salladım.

Bir Belalı AşkWhere stories live. Discover now