54

4.4K 439 78
                                    

Draco kendisine göre uzun zaman sonra tekrar Astronomi Kulesindeydi ve üzerindeki hırkayı giymekten ilk kez bu kadar emindi.

Öylece geceyi izlerken hayatında olan değişiklikleri düşünüyordu. Bir kere, kesinlikle o ayrılmaz dört kişilik grubun üyesi değildi. Pansy, kendisi yokmuş gibi davranıyordu. Theodore bir mektup yazmaya bile çekiniyordu. Geriye kalan sadece Blaise ve Draco'ydu.

Sonra, artık hayatının tamamını kaplayan korku sonsuza dek gitmişti. Elbette hala korkuları vardı ama bunlar daha normal korkulardı, bir dolabı tamir etmeyi başaramazsa bütün ailesiyle birlikte öleceği korkusuna kıyasla.

Ve elbette bir de Harry vardı. Draco'nun sekizinci yılını hoş bir şekilde değiştiriyordu ve bunun farkında gibi bile görünmüyordu. Eh, Harry zaten çoğu şeyin farkında gibi görünmezdi.

Draco geceye dalmışken hemen önünde aniden beliren çocuğu görünce olduğu yerde zıpladı. Harry pelerinini cebine tıkıştırırken buna kıkırdadı. Draco ona kaşlarını çattı. "Bu hiç de kibar değildi."

Harry vücudunu hemen yanına bıraktı, "Kibar olmak daha çok sana göre gibi." dedi.

Draco alayla ona baktı. "Ve bununla övünüyorsun, öyle mi?"

Harry gülse de bir şey demedi, Draco derin nefesler alarak sakince gökyüzünü izledi.

Bu aptal çocuğun sadece oturarak böyle bir güven hissi verebildiğine şaşırdı, o şimdi esrarengiz bir şekilde başını herhangi bir belaya sokabilirdi ve kimse buna şaşırmazdı bile.

Yine de sırf bir adım yanına oturuyor diye Draco'ya dünyanın en güvenli evindeymiş gibi hissettiriyordu ve Draco bunun için ona kızamıyordu.

Sonra onun çekingen sesini duydu. "B...benimle gelmek ister misin?"

Draco'nun aklına hemen Teddy geldi, ona hızla dönerek "Bu haftasonu onunla görüşecek misin?" dedi.

Harry'nin yüzünün kızardığını ve "Kiminle?" dediğini gördü. Draco ona eğilerek "Teddy'le? Bizi görüştürmek istediğini söylememiş miydin?" dedi.

Harry irkilerek önüne döndü ve Draco'dan uzaklaştı. "A-Evet, elbette. Bu haftasonu."

Draco biraz ona kaşlarını çatıp baksa da "Harry?" diye seslendi. "Demek istediğin bu değildi, değil mi? Bana başka bir şey soracaktın?"

Harry kafasını iki yana salladı, yüzü hala kırmızı görünüyordu. "H-hayır."

Draco onun konuşmasının geri kalanını beklemediği için pişmanlık duyarken "Kestiğim için üzgünüm," dedi.

Harry'nin Draco'ya kendisini açtığı anlar çok kısıtlıydı ve Draco bunu kaybetmek istemiyordu. Çünkü bunu bilerek bile yapmıyordu, çoğunlukla kendisini anlatamadığı için baştan konuşmaktan vazgeçiyordu.

Draco onun anlattıklarını dinleme arzusunu bastıramayarak tekrar seslendi. "Hadi bana söyle, seninle nereye gelmemi isteyecektin?"

Harry biraz sessiz kaldı, gözleri hala geceye dönüktü. Draco onu sabırla bekledi, sonra onun çekingen sesi "Benimle Gryffindor Yatakhanesine gelmek ister miydin?" dedi.

Draco kalbinin hızla göğsüne çarptığını hissetti, gözlerini kırpıştırarak "Ne?" dedi.

Harry gözlerini ellerine çevirdi. "Yatakhaneme... Benimle gelir misin? Kabus görüyorum, belki sen oradayken görmem."

Draco bir an, çok kısa bir an boyunca zaman döndürücülerin bakanlık tarafından toplandığına şüphe duydu.

On bir yaşındaydı, sıska bir çocuk gözüne çarpıyordu, alnındaki yara izinin hikayesini yakından biliyordu. Ona yakın olmak için bir istek hissetti, sonra bu isteği sonsuza dek erteledi.

Ama zamanla bu istek belirsizce açığa çıktı, görünüşe göre sonsuza dek ertelenmesi mümkün değildi ve aptal Potter'ın bir şekilde her yerden çıkması buna yardımcı olmuyordu. Onu kendisinden itti, yapabildiği her şekilde kötü şeyler yaptı ve kötü şeyler o kadar da yabancı şeyler değillerdi.

Şimdiyse Harry kızarık suratıyla kendisine birlikte uyuyup uyuyamayacaklarını soruyordu. Bakışları ellerindeydi, kendini açtığı sınırlı anlardan birindeydi.

Draco göğsünün uyuştuğunu hissetti, sürekli onun yanında nasıl da güvende hissettiğini düşünüyordu ama bunu onun da düşüneceğine ihtimal vermemişti.

Ona dokunma arzusuna karşı çıkamayarak ellerine uzanıp bileğini yavaşça kavrarken "Y-yanında olmamın iyi geleceğini mi düşünüyorsun?" dedi. Baş parmağı bileğinin üzerinde oynadı, olduğu yeri okşarken Harry'nin bakışları oraya düştü.

Draco yine ona vakit verdi ve sabırla bekledi. Sonra Harry "Belki..." dedi. "Emin değilim, işe yaramazsa sorun değil ama denemek istiyorum."

Sonunda kafasını kendisine çevirdi, Draco onu hazırda bekliyormuş gibi hızla yüzüne baktı. "Sen ister misin?" Draco onun sorusuyla eriyormuş gibi bir ses çıkardı. "Harry..."

Şaka mı yapıyordu? O söyleyene kadar Draco'nun aklında böyle bir şey olmamasına rağmen, şimdi yapmak istediği tek bir şey vardı. Bunun için Aptal Gryffindor Kulesinin aptal merdivenlerini tırmanması gerekse bile.

Harry yutkundu, yüzü basit bir gülümsemeyle hareketlenirken Draco'nun demek istediklerini anlamış gibi gözlerini tekrar ellerine indirdi. Draco ona seslenip "Arkadaşların görmeyecek mi?" dedi. Harry kendisine dönmeden bekledi. Sonra sakince konuşmaya başlamadan önce çocukça omuz silkti. "Perdelerim var."

Draco onu endişelendirmek istemeyerek kısaca gülüp "Öyleyse seninle gelebilirim," dedi. "Senin için sorun değilse, arkadaşlarının görmesinden endişelenmiyorsan."

Harry kafasını salladı, "Hermione ve Ron'a senden bahsettim." dedi. Draco yüzünün kızardığını hissetti. "Benden mi bahsettin?"

Harry tekrar kafasını salladı. "Ron o yüzden bugün beni rahat bırakmadı. Bana büyü yaptığını falan düşünüyor." Draco belki de sinirlenmesi gerekirken, çağının en karanlık büyücüsünü yenen ve iki kez öldüren lanetten kurtulmuş çocuğu kendisine nasıl aptal bir büyüyle bağlayabileceğini düşünüp güldü.

-

Yuhh baya uzun bolum ama bolmicem cunku bayadir doru durust bolum atmiyorum🤠

Neden mi??... Kanalima hos geldiniz arkadaslar✌️😔

To Be So Lonely / ❝Drarry❞Where stories live. Discover now