365 ● 2 | ev

40.3K 266 76
                                    

Merhaba ve iyi okumalar...

...

Çöktüğüm zeminden kalkarak kapıya ilerledim. Çıkmadan belkide son kez arkama bakma ihtiyacı hissetsemde bu hissi yok sayarak boşlar odasına ilerledim.

Ben birisinin bir yıllık malı olamazdım. Boşlar odasında cezamı çeker buradanda siktir olup giderdim. Kapıdan girmek için kendime on saniye verirken gözlerim kapandı.

Kolumdan tutup çekiştitirildiğimi hissetsemde, koluma yaptıkları iğneden dolayı bir süre sonra bilincimi yitirmiştim.

Göz kapaklarım bir iki denemeden sonra açıldığında karanlık, kapkaranlık bir oda ile karşılaştım.

Ellerimi kontrol ettim, bağlı değillerdi.

Ayaklarımı kontrol ettim, bağlı değillerdi.

Adımı düşündüm, bilincim yerindeydi.

Ne olmuştu bana? Cevabımı verecek olan iki kişi kapıda görülürken aralıktan sızan ışıklar ile gözlerim kısıldı. Yüzleri pek net görünmeyen tahminen erkek olan "uyuyan prenses uyanmış." Dediği anda diğeri, "prenses mi orası tartışılır. Neyseki gözlerine gerek kalmadan seçilme hakkı kazandı." Der demez kız olduğunu doğrulama mı saģladı.

" siz kimsiniz ve ben neredeyim?"

" ah, şu meşhur soru. Ben neredeyim?"

" hadi sen cevapla, sence sen neredesin?"

" boşlar odası," Kısık sesim onlara yankı sayesinde ulaşırken gözlerimi boş odada son kez gezdirdim. "ama burası gerçekten boş bir oda."

Sandalyeden kalkarak daha fazla ışıl görmek için ilerledim. Ne yazık ki ışık, loş bir ışık olduğu için benim gördüğüm kadarıydı. Elimdekiyle yetinmeye çalışarak ilerledim. "nereye?" Kolumdan geriye çekilerek ite kaka yine aynı sandalyeye sürüklendim.

"şşş, geliyorlar." Gözlerimin karanlığa alışmasını beklemek isterdim, ne yazık ki gerek kalmadan dışarıdaki ampül den daha parlak bir adam içeriye girdi.

Elinde tuttuğu sandalyeyi önüme bırakarak oturmayı es geçip yanında hazır ola geçti. Bağlı olan ellerine bakarak ne kadar narin olduklarını inceledim. Daha sonra kendi elime, daha bir saat önce bir cadının tırnaklarına sahipken şimdi daha güzel ve bakımlı duruyordu.

Karşımdaki sandalye siyah takımlı adam tarafından doldurulurken son kez bağlı ellere baktım. Göz göze geldiğim gözler en sivri mavisi ile bakarken sahip olduğu elleri ellerimi kavradı.

ellerimi arkamda bağlayarak beni iyicene köşeye sıkıştırdı. dizleri dizlerimi hapis ederken gözleri gözlerimi çoktan tutsak etmişti.

tıpkı hayatımı ettiği gibi. " bu mal iyi, bunu kiralıyorum."

Kadın elindeki kağıdı karalarken kafasını salladı. "Malınız cumartesi akşamına kadar temizlenip evinize teslim edilecek. Ödeme nakit mi olacak?"

Sivri gözlerini son kez bana çevirerek, "onu şimdi istiyorum. Ödemeyi çıkarken yaparım." Dedi ve ayağa kalkarak dışarıya sürükledi. Eli elimi çok sıkı kavramıştı.

"elimi acıtıyorsunuz efendim." Beni olduğundan daha çok çekiştirerek kısacası 'efendim' lafından hoşlanmadığını belli edercesine hızlandı. " hiç de düşündüğüm gibi değilsin."

"siz beni nasıl düşünüyordunuz ef-" elimi uyarırcasına sıkınca lafımı yarıda kestim.

"Kadın sanki köpek yavrusu veriyordu. Bi köpek yavrusuna bile böyle davranılmamalıyken bi insana özellikle kendi cinsinden bir insana hayvanca bir muamele etmek de ne demek?"

"Ama ben sizin malınızım efendim." Elimi uyarması bir işe yaramamıştı bu sefer. İkimizin ilişkisi yataktan ileriye gitmemeliydi. Nasıl bir evi sahibinden kiralayarak alıyorsan bizide öyle alıyordun, o eve bağlanmamalıydın ki kira süren bittiğinde kolay teslim edesin.

Gözden çıkarak boş bir sokağa ilerlerken aramızda son noktayı " bir daha bana efendim dersen senin o dilini keserim." Demesiyle koydu.

Genelde boş ve terkedilmiş olan bir yolda şimdi arka arkaya minibüsler dizilmişti. En öndekine bindiğimizde bedenimi ikinci bir şok dalgası yayıldı. Anında gözlerim dolarken geri kaçmaya çalıştım. "Bırak beni, yalvarırım bırak."

Bu böyle olmamalıydı. "sorun ne az önce nede çok kibardın oysa."

"yalvarırım bırakın efendim. Be,ben çok korkuyorum." Hıçkırıklarımın ardı arkası kesilmezken içerden "sustur şu orospuyu..." sesleri daha da artıyordu.

Eli belimi kavrarken beni kendine çekti, diğer eli ise ağazıma bant misali yapışmıştı.
"Bak senin korkman gereken hiçbir şey yok, asıl korkacak olan o piçler. Senin sadece ifaden alınacak oda burayı eskilerden bildiğinden dolayı. Bak anlatması uzun içeriye gir sana sakin kafa ile anlatayım ve bir daha sakın bana efendim deme."

Ağlamam durulunca beni arabaya bindirmesine müsade ettim. "İyimisin canım?"

Kadın elinde bardak ile önümde çömeldi. Bir eli dizimi kavrarken güç vermek istercesine sıktı. "Korkman gereken hiçbir şey yok tamam mı? Artık güvendesin. Sen ve O binada yaşayan tüm kadınlar artık özgür."

"Size neden inanayım, buda duymadığım yeni bir fantazimi. Siz çocukmu kandırıyorsunuz?"

"Neden bize inanmayasın ki?" Eli ile etrafında bilgisiyarların karşısında harıl harıl çalışanları gösterdi. "Biz koca bir ekip olarak hepinizi kurtarmak için görevlendirildik."Gösterdiği deliller ona yeterli gelmemiş olduğunu düşünerek kimliğini açıp bir şey gösterdi.

Dudağımın sağ köşesi kıvrılırken gözlerim aksine dolmuştu. "Sen bana özgürlükten mi bahsediyorsun yada dalga geçiyor olmalısın. Ben beş yaşımdan beri insanları tatmin etmek için büyütüldüm, anlayacağın okumam yazmam yok benim.

"Ne bu otuzuna merdiven dayamış çocukları kurtarma derneği kimliği mi?"

"Bak bizim elimizde kadınları pazarladıklarına dair deliller vardı ama yeteri kadar değil. Sizi bu zamana kadar kurtaramadığımız için özür dileriz ama baksana çocuklarıda kurtardık. Senin sayende dahada kurtaracağız, bize yardım edecek misin?" Elini takip ederek ilk önce martina ile bakıştım, sonra emma, alice, sara...

"nasıl bir yardım?"

"Bize oraya götürüldüğün günden başlayarak en ince ayrıntısına kadar anlatabilirsin. Sana uluç eşlik edecek."

Sivri gözler ile gözlerim buluştuğunda kafamı sallayarak onayladım. "Size ne isterseniz anlatacağım."

Sivri gözün dudakları iki yana açılırken ilk kez belkide son kez bakıyormuş gibi baktım.
"Efendim için herşeyi yapmaya mahkûmum. o ne derse o."

.....

Bölümü beğendiniz mi?

Yarın yeni bölümde görüşürüz.

365 GÜN SahipsizWhere stories live. Discover now