365 ● 7| vahşet

22K 164 18
                                    


Bugün iki bölüm belkide daha fazlası. Bu kitabı bir an önce bitirip beklemedeki kitaplara geçmek istiyorum.

Iyi okumalar

....

Olduğum yeri son kez koklayarak doğruldum. "Eğer yanlış hesaplamadıysam yarın akşam 12 de sevkiyat var."

"Ne sevkiyatı?"

"Yeni mallar gelecek."

Hızla yerinden doğrularak giyinmeye başladı. Kapıdan çıkacağı vakit kafasını uzatarak "bir daha kadın veya erkek fark etmez mal diye hitap etmeyeceksin." Dedi. Kafamı salladığım da o bunu görmeden çoktan çıkıp gitmişti.

Sırtımı yatak başlığına yaslayarak elimi girişime değdirdim. Derin derin alıp-verdiğim nefesler nedeni ile kalkan göğüsümden vajinamı tam olarak göremiyordum.

Parmağım ile bir tür atarak tırnak ucumu içime soktum. Kafamı geriye atarak gözlerimi kapattım. Gözlerimin önüne sahibim gelirken irkilerek gözlerimi açıp kırpıştırdım. sahibimi düşleyerek işimi göremezdim. Onu düşünmek demek aşk için tohumları satın almak demekti.

Bu sefer gözlerimi avizeye dikerek tekrar daire çizdim. Olduğum konumdan rahatsızlık duyarak yatağa uzanıp parmağımı ıslattım. Parmağımı tekrar girişime yaslayarak içime soktum.

Diğer günlerden farklı olarak kapanmak isteyen gözlerim zevkten çıldıran vajinama kulak vererek gözlerimi kapatarak sahibimi düşledim. Onun o kaslı bedenini, dik, damarlı penisini...

Nede olsa bir kerelik istisnadan bir şey olmazdı değil mi?

Belim yine bir yay gibi gerilirken başımı geriye attım. Ikinci parmağımı da içime sokarken sesli iniltilerim odayı doldurmuştu. Yavaş yavaş orgazma yaklaşırken terden sırılsıklam olmuştum.

Zevk suyum etrafa fışkırarak yatağı ıslattı. Utanç içinde yerimden kalkarak etrafta peçete aradım. Çarşafı değiştirmek farz olmuştu artık. Yerimden kalktığımda ilk yatağın çarşafını değiştirdim. Arkasından bu odadan başlayarak bütün odaları temizlemiştim.

Mutfakta kendime -yine- makarna yaparak ketçap mayanez sıktım. Bana iğrenç demişti değil mi? Şimdi bu yağlı şeyleri yiyim yiyim sivilcem çıksında oda görsün anyayı konyayı.

Tabağın daha yarısına gelmeden doymuştum. Bunun nedeni miğdeme taktıkları kelepçe den dolayıydı. Zorlarsam kusardım, bende azar azar yiyip azar azar sivilcelenmeyi düşünüyordum.

Yediğim tabağı da bulaşık makinesine koyarak makineyi çalıştırdım. Salona geçip tam kendimi koltuğa atmıştım ki kapı çaldı. Olduğum yerden kalkarak ilk deliğe baktım. Kadın beni göremesede gözlerini dikmiş deliğe bakıyordu. Kapıyı açıp "kimsiniz?" Diye sordum.

"Nico burda mı?"

"Bay nicolas iki saat önce çıktı buyrun ben yardımcı olayım."

"Seninle konuşmak isteseydim seninle konuşurdum. Şimdi çekil yolumdan sürtük." Dedi, sürtük kelimesini ayrı bir şekilde söyleyerek.

Yaşlı kadın içeriye girdiğinde arkasından delikten göremediğim iki kadın daha girdi. Salonda gezdirdiği gözleri ile direk mutfağa girerek tencereye baktı. "Şey yeni yaptım efendim, yemek ister misiniz?"

Sen mi yaptın?" Dedi, benden onay bile beklemeden "iyi şunu da çöpe dökün. sakın ha sokak hayvanlarına vermeyin, yazık günaha gireriz." Dedi.

Tiksintili gözler ile süzdüğü bedenime kollarımı sararak görüş açısından çıktım.
"Buraları iyicene silin. Sizin vardı ya şu mik-rop temizleyicisi onunla iyicene her yeri ovun. Özelliklede şunun kaldığı oda ile oğlumun odasını." Mikrop derken bana kayan gözleri, bir daha bana dönmemek üzere geri çekildi. "Sende fazla dolaşma ortalıkta çık kapının önünde bekle."

Sessizce mutfaktan ayrılırken kadınlardan biri kolumu tuttu. "Al şunu." Dedi, elindeki kutuyu bana uzatarak. "Git bunu yap, gelip kontrol edeceğim. Sakın ha çöpe atmakmış su damlatmakmış falan deneme bile. bu senin o bildiğin testlere benzemez bi açığını yakalarsam gebertirim seni." Kolumu iktirerek bırakarak tekrar mutfağa girdi.

Elimdeki kutunun ne olduğuna bakmadan avucumun içinde ezip dışarıya çıktım. Kapının önündeki basamağın yanına çökerek ellerimi dizlerime sardım. Şuan annesinden azar yemiş beş yaşındaki çocuktan farksızdım. İçimi boşaltana kadar ağladım. Sesli hıçkırıklarım, yerini sessiz burun çekmelere bırakırken biri koluma dokundu. "Sofya."

Duyduğum ilahi ses ile az önce durgunlaşan göz yaşlarım tekrar devreye girerken boynuna sarıldım. "Ben bunları yaşayacak hiçbir şey haketmedim."

Kolları belimi kavradı ve beni daha sıkı sardı. "Sen bunları yaşayacak hiçbir yapmadın ama bunlardan kurtulmak içinde hiç çabalamıyorsun be güzelim."

Kollarımı geri çekerek gözlerimi yere diktim. Burnumu çekerek kapıya kaçamak bakışlar attım. "Anneniz olarak tahmin ettiğim bir bayan ve iki hizmetli geldi, bay nicolas."

Üzgün gözleri ağazımdan çıkan kelimeler ile hızla değişirken sinirle burun kemerini sıktı. "Sen neden buradasın, beni niye aramadın."

"Ben kimim ki annenizi size şikayet edeceģim, bay nicolas." Sorumu cevapsız bırakarak kolumdan tutup kendisi ile beraber benide ayağa kaldırdı.

"Emin ol benim gözümde senden fazla değeri yok." Bu ne demekti ki şimdi?

Beni hızla içeriye sürüklediğinde kadınlardan birine "o kadın nerede?" Diye sordu.

Eli ile gösterdiği kapı bizim güzel zamanlar geçirdiğimiz odanın kapısıydı. Nicolas odasına ilerleyerek hiddetle kapıyı açtı.

Yatağın üstünde gördüğüm manzara mide suyumu ağazıma getirdi. Elim direk ağazımı bulurken odanın içindeki tuvalete girdim. Resmen az önce yediğim tüm makarnayı çıkartmıştım.

Az önce gördüğüm vahşeti bir daha görmeyeceğime emindim lakin bir kerelik görmek bile yetmişti.

....

Ne gördü acaba???

365 GÜN SahipsizWhere stories live. Discover now