365 ● son 1

11K 109 23
                                    

Final bölümü yarın, hadi okuyun.

   ....

Silahtan çıkan tok ses beynimde yankılanırken gözlerim bunu beklemiyormuş gibi açıldı. "Ne yapıyorsun?"
Nefes nefese kalmış haline bakarak, ellerimi sıktım. Onu korkutmuştum.

"Ben sadece..." ne diğecektim ki? Ölmek istiyorum mu?

Bir bebeğin canını alacaktım. Ağlamam şiddetlendiği sırada niconun boynuna sarıldım. "Kafayımı yedin, sakın bir daha böyle bir şeye kalkışma."

Kulağıma fısıldadı. "Lütfen."

Arabadan kendi ile birlikte benide çıkartarak arka taraftan su aldı. Demek oradaydı, neredeyse canımdan oluyordum.
Kendisi su şişesini neredeyse tamamını bana içirerek kalanını önemsemeden yere attı. "Ne oldu bir anda?"

"Bilmiyorum, silahı görünce herşey bir anda gelişti. Özür dilerim."

"Bir daha sakın böyle birşey yapma, beni çok korkuttun."

"Yapmama izin verme, ben kendimi koruyamıyorum ama sen beni koru."

"Ben her daim senin yanında olacağım. Sende," elimi tutarak kalbine götürdü. "Sende her daim burada."

"Tamam belki daha önce yaşamak için bir nedenin olmamış olabilir ama var artık. Bebeğimiz var ben varım. Mutlu olabiliriz, sen gidersen kendinle beraber masum bir bebeğide götürecek arkanda gözü yaşlı bir adam bırakacaksın."

"Gitmiğcem," elimi kalbine daha çok bastırdım. "Hep burada kalacağım."

"Bizim alışveriş işi de yaban oldu, kaldı."

"Gidelim, en azından kafa dağıtırız."

"Bin o zaman." Ona arkamı dönerek arabaya bindim. Bir kaç saniye yüzümü izledikten sonra tebessüm etti. Kapıyı kapatıp yerine geçtiğinde arabayı çalıştırmadan harelerini yine benim harelerim ile buluşturdu.

"Söyle bakalım atarlı. Nereye gitmek istersin?"

"Ilk önce yemek yiyelim, bu kadar aksiyon beni acıktırdı." karnımda beni destekleyerek guruldayınca başka seçenek kalmamıştı. "E iyi bakalım ilk önce prensesleri doyuralım."

"Prenses mi?"

"Tanrı söyletti demekki, bak gör kızımız olacak."

"Off lütfen şimdiden cinsiyet kavgasına girmeyelim." Eli ile ağazına hayali bir fermuar çekti. "Sustum."

    ...

Elimdeki pamuk şekerin çubuğunu çıkartarak naylon poşeti açtım. "Hayatımda ilk defa pamuk şeker yiyeceğim. Bizim orada camın ardından ilkokul görünürdü, küçük küçük çocuklar." Gülerek devam ettim. "Ellerinde hep pamuk şeker, şapurta şapurta yiyip bizimde canımızı çektirirlerdi. Gerçi bize o zaman bir tas suyu bile zor verirlerdi, ama biz yinede kaçıp almaya çalışırdık. Hepte ben yakalanırdım."

"Her neyse kötü anılardan daha fazla bahsetmeye gerek yok. Birlikte güzel anılar biriktireceğiz." Ellerini yanağıma koyarak baş parmağını dudağıma sürttü. "N,ne yapıyorsun?"

"Şeker kalmış onu almaya çalışıyorum, ama buda senin gibi inatçı çıktı." Basını biraz daha eğerek dudaklarıma yaklaştı. "Bu böyle çıkmayacak gibi ıslatmak lazım." Dediğinde dilini dudaklarında gezdirdi.

"Hay Allah ne yapsak ki şimdi?" Dediğinde aramızda bir kaç santim vardı. "Eee, sen yap o zaman." Dediğimde bende istem dışı dudaklarımı yalamıştım. Nefesini dudaklarımda hissettiğimde araya telefon müziği girdi.

Kendimi zorla geri çekerek "telefon." Dedim.

"Sikiyim telefonunu. Ne var lan." Sinirli yüzü, şaşkınlık ile aydınlanırken gülümser gibide olmuştu. "Tamam, tamam. Ben yarım saate oradayım." Telefonu kapatıp cebine koyduğunda dudaklarıma hafif bir öpücük kondurdu.

"Seni otele bırakmalıyım."

"Ne oldu?"

"Sana bunu söyleyemem. Hadi gidelim." Ne acelesi olduğunu bilmesemde ikiletmeden arabaya ilerledim. Yerime oturduğumda kapımı kapatmadan gaza bastığında zar zor kapıyı kapatabildim. "Yavaş, düşüyordum."

"Özür dilerim, acele etmemiz lazım."

Son hızla, arabaları sollayarak otelin önünde durduk. Midem bulanması cabası olurken bir hoşçakal diyemeden gaza basıp gitmişti. Lobiye ulaştığımda burnuma gelen ter kokusu iyicene beni zorluyordu.

Burnumu tutarak asansöre koşturdum. Benimle birlikte binen basketbolcular yeni antreman dan çıkmışlardı. Koku dahada yakınımdaydı artık. Istediğim kata gelince zar zor içeriye girip lavaboya ilerledim.

Işimi bitirip sifonu çekerek arkamdaki beyaz fayanslara yaslandım. Beni zor bir hamilelik bekliyordu.

Yatağa ilerlediğimde üstümü bile değiştirmeden öylece uzandım. Nico kim bilir ne zaman gelecekti. Uyursam geçmesini umuyordum.

Gözlerimi araladığımda saçımda dolanan el beni rahatsız etmişti. Yerimden kalktığımda yatak kan gölü olmuş bir şekilde dışarıdaydı. Etraf hem zifiri karanlık hemde soğuktu.

Elim karnıma indiğinde, şişliģi fark etmiştim. "Bebeğim," diyen sese döndüğümde beni kendine çekmişti. "Sence ben o itin bebeğini doğurmana izin verir miyim?"

"Bırak beni" dediğimde büyük bir patlama oldu. Bu ses karnımdan gelmişti. Gözlerim karnıma indiğinde şişliğin yerine koca bir boşluk ile bakıştım.

"Hayııır."

"Hayııır." Diye bağırarak yerimden doğrulmaya çalıştım ama nafile karnımda ve kasıklarımda çok kötü bir ağrı vardı. Gözlerim yatağa kaydığında aynı kabus ta gördüğüm gibi küçük bir kan gölü oluşmuştu. 

"Nico, nerdesin?" Böyle sesimi duyuramayacağımın farkındaydım. Yerimden güç bela kalkarak kapıya ilerledim. "Yardım edin!" Diyerek baģırdığımda  gözlerime bir sis perdesi, başıma koca bir ağrı girdi. Ayağım kayarken bilincim kapanmadan hatırladığım tek şey masaya çarpan başımdan akan sıcak kandı.

    .....

Hadi bana kitap hakkındaki düşüncelerinizi yazın. Her olumlu şey beni güzel yazmaya teşvik ediyor.

365 GÜN SahipsizWhere stories live. Discover now