"Bir şeyler oluyor"

27.9K 1.6K 338
                                    

Gözlerimi hızlıca aralayıp, yatakta doğruldum. Bu iki oluyordu ve ben, normalde kâbus gören bir insan değildim. İki gün üst üste kâbus görmek benim için yeni bir şeydi.

Kafamı yan tarafa çevirdiğimde, Eftal'in bana bir bardak su uzattığını gördüm. Suyu alıp tek dikişte içtim.

O tekrar koltuğa oturduğunda, ben de banyoya gidip üzerimi değiştirdim.

İçeri geçip, koltuğa oturdum. Bakışlarımı yere kilitlemiştim. Eftal, "Kahvaltılık bir şeyler aldım." dedi.

Bir an irkildim. "Hı?" diyebildim sadece.

"Kahvaltılık bir şeyler aldım." dedi.

Başımı sallayıp ayağa kalktım. Mutfağa geçince, tezgahta poşetlerin olduğunu gördüm.

Poşetleri açarken, tezgahın üzerinde duran telefonum çalmaya başladı. Poşetleri bırakıp, telefonumu elime aldım. Annem arıyordu. Ben telefonu açarken, Eftal poşetlerle ilgilenmeye başlamıştı.

"Efendim?" diye mırıldandım.

Annem heyecanla, "Eftal yanında mı?" diye sordu.

Bakışlarım Eftal'e kaydı. Sırıtıyordu. "Evet." diye mırıldandım.

"Süper! Hoparlöre al hemen!" diye bağırdı.

Yüzümü buruşturup, telefonu hoparlöre aldım. Bir yandan da homurdanıyordum.

"Aldın mı?" diye sordu.

"Evet." dedim.

Kahvaltıyı hazırlarken bir yandan da onları dinliyordum.

"Eftal beni duyuyor musun?" diye sordu annem.

"Evet." dedi Eftal.

"Çok iyi haberlerim var sana." dedi annem.

Eftal, "Bana mı?" dedi.

Annem, "Necla yanıma geldi az önce." diye mırıldandı. Eftal bölmeden dinliyordu. "'Dün akşam yanındaki kimdi Kelebek'in?' diye sordu. Dedim sanane? Hani bu kız çirkindi? Uyuzdu? Bu da dedi ki 'Bende onu diyorum zaten çirkin uyuz birşey. Nasıl bulmuş birini?' Bende sinirlendim iyice. Bozuntuya vermedim tabi. 'Demek ki benim kızım çirkin değilmiş. Demek ki senin oğlun benim kızıma layık değilmiş. Demek ki benim kızımın uyuzluğu sevmediği insanlaraymış.' dedim. Sonra bi baktı bana. Döndü arkasını. Kapının ordan bi daha baktı. Gitti." dedi.

Eftal gülerek, "Olmaz. Kabul etmiyorum ben." dedi. "Benimde görmem lazımdı o anı. Ben ayrı çatlatacaktım o Necla'yı. Oğlunu da hiç göremedim zaten. Ona ayrı bakmam lazım." diye ekledi.

Annem, "Kelebek!" diye bağırdı. Yine irkildim. "Sen nasıl buldun bu çocuğu? Sen neysen tam zıttı!" diye bağırmaya devam ettim.

Başımın ağrısı artarken, alnımı sıvazladım. "Ne bağırıyorsun ya?" diye homurdandım.

Eftal arkasını dönmüştü. Bana bakıyordu. Az önceki neşeli hâlinden eser yoktu. Onu çatık kaşlarıyla çok az görmüştüm ve bu, o anlardan biriydi.

Annem, "Her neyse. Şimdi işim var benim. Sonra konuşuruz tekrar." dedi ve telefonu kapattı.

Masayı kurduktan sonra Eftal'in karşısına oturdum. Bir şey yemeyecektim. Fakat laf anlatacak halim yoktu. Telefonu elime alınca Arman'dan mesaj geldiğini gördüm.

Arman, benim tek arkadaşımdı. Arın'ın babasıydı. Arman'ın eşi, dört yıl önce yani Arın doğduğunda onları terk etmişti. Yaşadığım kulübenin sahibi Çınar'dı. Arman'ın babası. Onları çok severdim ve bende yerleri çok farklıydı.

Kanlı Ay (TAMAMLANDI)Where stories live. Discover now