"Seni Uyutacağım"

20.8K 1.5K 327
                                    

Elimdeki poğaçanın içinde kalan son peyniri de kucağımda duran Dalin'e verdim. Hızlıca elimdeki peyniri yedi ve kucağıma sokuldu. Kafasını okşamaya başlayınca uykuya daldı.

O kadının iddia ettiği üzere ortada bir efsane vardı. Ona inanmaktan başka çaremiz yoktu. İnternette Dördün Gücü adında bir efsane bulamamıştım. Eğer bu efsane, eskilere dayanıyorsa Çınar bunu kesinlikle biliyor olmalıydı.

Efsanelere karşı fazla ilgisi vardı. Kendi hikayesi de bir efsane gibiydi zaten. Çınar'ı çok seviyordum. Bana bir baba gibi davranıyordu. Sevgisinden şüphe etmeyeceğim sayılı insanlardandı.

"Geldik."

Eftal'in sesi ile ona döndüm. Kucağımdaki kediye bakıyordu. Gözlerime bakıp, "Hayvanları gerçekten de çok seviyorsun." diye mırıldandı. Kafamı aşağı yukarı salladım. "İnsanları pek sevmiyor gibisin?"

"Sevmiyorum." dedim. Yüzü düşünce, "Üzülme, üzülme. Hayvanları seviyorum." diyip göz kırptım.

Kaşlarını çatıp, "Şimdi sen bana hayvan mı dedin?" diye sordu.

Bir şey demeden arabadan indim. Dalin'i koltuğa bırakıp, kapıyı kapattım. Zaten biraz sonra gelecektik, onu yanımda getirmenin bir anlamı yoktu.

Eve doğru yürüyüp, kapıyı çaldım. Eftal de arabadan inip yanıma geldi. Çok geçmeden kapı açılınca bizi Arın karşıladı. Beni görünce hızlıca bacağıma sarıldı. "Ben seni çok özledim! Bir daha kampa gitme, olur mu?"

Eftal, okul için bir kampa gittiğimi söylemişti onlara. Bunun için ona minnettardım.

Büyük ihtimalle okulum seneye kalacaktı. Notları belki birisinden alabilirdim ama devamsızlığı halledebileceğimi zannetmiyordum.

Arın bacağımdan yavaşça ayrıldı. Yere eğilip, alnına küçük bir öpücük kondurdum. "Bende seni özledim. Baban yok mu?"

"Yok, onun işi varmış. Ama dedem içeride." dedi. Bakışlarını benden ayırıp, Eftal'e çevirdi. Genişçe gülümseyip, "Kocaman dev de gelmiş!" dedi.

"Hadi içeri geçelim." diye mırıldandım.

Arın, Eftal'in elini tutup onu içeriye doğru çekiştirdi. Eftal gülerek Arın'ın peşinden ilerlemeye başladı.

Ben de içeri girdim ve arkamdan kapıyı kapattım. Çınar koltukta oturmuş, yere bakıyordu. Arın sevinçle, "Dede, Kelebek geldi!" dedi.

Çınar yüzüne tatlı bir tebessüm kondurdu. "Hoşgeldin. Kampın nasıl geçti?" dedi. Hızlıca yanına gidip ona sarıldım.

Geri çekilip gülümseyerek, "İyi geçti. Beni boşver, sen nasılsın?" diye sordum.

"Ben de aynıyım Kelebek'im." dedi. Arın ile konuşan Eftal'e, "Sen de hoşgeldin evlat." dedi.

Eftal, "Hoşbuldum. Nasılsınız?" diye sordu.

Çınar, "Yaşamaya çalışıyorum." dedi. Tekrar bana dönüp, "Çıkart bakayım ağzındaki baklayı." dedi.

Gözlerim irileşti, "Bir şey diyeceğimi nereden anladın?" diye sordum.

Gülerek, "Elimi sıkıyorsun." dedi.

Hızlıca elimi çekip, "Pardon, fark etmemişim." diye mırıldandım. Sorun değil anlamında kafasını salladı. "Şey diyceketim ben sana... Geçen gün bir şey okudum da, orada bir efsane geçti. Ama sadece ismi geçti. İnternetten de baktım bulamadım. Sen bilirsin diye düşündüm."

Gururla, "Bilirim tabii." dedi. "Hangi efsaneymiş bu?" diye sordu.

"Dördün Gücü." diye mırıldandım.

Kanlı Ay (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin